Browsing category

Medine

Müreysi kuyusu: Uyumayan nifak ve molasız yolculuk

Müreysi Kuyusu Bir tarafta bu gelişmeler olurken diğer yanda ashâbdan bir grup, su getirmek üzere Müreysî kuyusunun başına gitmişti. Müreysî, sığ bir kuyu idi ve ihtiyaçları olan suyu almak için kovalarını suyun içine salan Ensârdan Sinân İbn Veber ile Muhâcirînden Cehcâh İbn Mes’ûd’un ipleri birbirine dolanmış ve aralarında anlaşmazlık baş göstermişti. Kendini tutamayan Hz. Cehcâh, […]

Nifakta Doruk Nokta: İfk Hadisesi

Kasvâ’nın Kaybolması ve Yeniden Ortaya Çıkan Nifak Dinlenmek için mola verdikleri bu yerde konuşma fırsatı yakalayan münafıklar, her türlü malzemeyi kendi lehlerine değerlendirmeyi deniyorlardı ve o ana kadar kesintisiz yolculuğun ne kadar isabetli olduğunu gösteren gelişmelerdi bunlar. Zira Allah Resûlü’nün devesi Kasvâ bu sırada kaybolmuş ve fırsat avına yatan bu adamlar, devenin kaybolmasını da dillerine […]

Hâris İbn-i Ebî Dırâr’ın Müslüman oluşu

Medine’ye saldırıp da Efendimiz ve Müslümanların kökünü kesme hayalleri kurarken aniden karşısında Allah Resûlü ve İslâm askerlerini görerek perişan olan ve itibarını kaybettiği yetmiyormuş gibi bir de mâmelek adına varlığını yitiren Hâris İbn-i Ebî Dırâr, kızı Hz. Cüveyriye’yi esaretten kurtarmak için yedeğine aldığı develeriyle birlikte Medine’nin yolunu tutmuştu. Maksadı, ne kadar deve isteniyorsa onları vermek […]

Benî Lihyân Gazvesi

Kur’ân öğretmek için yola çıktıkları sırada kendilerine Beni Lihyanlılar Beni Hüzeylliler tarafından tuzak kurularak şehit edilen Âsım İbn Sâbit ve Hubeyb İbn Adîy gibi ashâb-ı kirâma duyulan üzüntü hâlâ canlı duruyordu; Allah’ın adını anlatmaktan başka hedefleri olmayan bu insanlara tuzak kurulmuş ve hunharca hayatlarına kastedilmişti. Hak ve adaletin yerini bulması gerekiyordu; zira Resûlullah (sallallahu aleyhi […]

Yeni bir saldırı ve Hendek

Yaklaşık bir yıldır Hicaz’da sulh ve sükûn hâkimdi; etrafta küçük çapta birileri hareketlenmeye başlamış olsa bile Allah Resûlü’nün feraset ve basiretiyle bunlar zamanında sezilmiş, kolluk kuvvetlerinin yerinde müdahalesi sonucu hepsi de etkisiz hâle getirilmişti. Ancak bu, aynı ortamın devam edeceği anlamına gelmiyordu. Selâm İbn Ebi’l-Hukayk, Huyeyy İbn Ahtab, Kinâne İbn Ebi’l-Hukayk, Hevze İbn Kays ve […]

Fark edilen tehlike ve ashâbla istişare

Beri tarafta Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Mekke’ye giden Yahudi cemaatinin, kabile kabile dolaşarak herkesi kendi aleyhine nasıl kışkırttırttığını yakından takip ediyordu. Mekke’deki her hareket O’nun istihbarat ağına düşüyor ve O da, atacağı adımları bu bilgilere bina ediyordu. Daha Ebû Süfyân Mekke’den çıkmadan dört gün önce yola onun çıkacağının haberini almış ve konuyu ashâbıyla […]

Sert kaya ve istikbale açılan pencereler

Bir, iki, üç derken her geçen gün zorlaşan şartlara rağmen kazım işi devam ediyordu. Derine indikçe büyük kayalarla karşılaşılıyor ve bunları kırmak büyük maharet gerektiriyordu. Hz. Selmân ile Hz. Ömer’in karşısına da böyle bir kaya çıkmıştı; var güçleriyle vurmalarına rağmen ellerindeki malzeme parçalanmıştı ama kayalar olduğu gibi yerinde duruyordu! Üstesinden gelemeyeceklerini anlayınca durumdan Allah Resûlü’nü […]

İhanette Son Perde: Benî Kurayza

Mekke’ye kadar gidip de Kureyş’i kışkırtan, sonra da etraftaki kabileleri dolaşarak onları da işin içine çekmeyi başaran şer şebeke hâlâ iş başındaydı. Bir tarafta bunlar olup biterken diğer yanda sürgün Benî Nadîr’in sürgün reisi Huyeyy İbn Ahtab, Medine’deki son Yahudi cemaati Benî Kurayza’nın lideri Ka’b İbn Esed’in kapısını çalıyordu. Ka’b, hicret sonrasında gerçekleşen Medine vesikasına […]

Gündüzler Gibi Aydın Geceler

O günün şartlarında savaşlar da sadece gündüzleri cereyan eder ve her iki tarafın askerleri geceyi istirahat ederek geçirirlerdi. Ancak Hendek’te durum farklıydı; kimin nereden nasıl bir taarruzda bulunacağını kestirmenin imkânı yoktu. Bir tarafta Ahzâb ordusu hendeği geçmek için fırsat kollayıp zayıf noktaları zorlarken diğer yanda Benî Kurayza entrika üstüne entrika geliştiriyordu. Bu arada Allah Resûlü […]

Gatafân’la Sulh Girişimi

Benî Kurayza’nın anlaşmayı bozarak ihanet edişi, Allah Resû­lü’nü ciddi ciddi düşündürüyordu; zira aynı anda birçok cephede savaşmak zorunda kalmışlardı. İçerideki düşmanın vereceği zarar, dışarıdan gelen Ahzâb ordusundan daha büyük ve çetin olurdu. Onun için Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem), önce Ahzâb ordusunu problemsiz geri gönderip bir an önce içerideki düşmanın zararından emin olmak istiyordu. […]