Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Efendimiz’in (sav) yeni bir medeniyet inşası

Allah Resûlü’nün hicretinden sonra Mekke bir mihrap, Medine de bir minber olmuş; Hatib-i Ekmel ü Etemm’ine kavuşmanın tadını çıkarıyor; Hz. Âdem’den bu yana yolların birleştiği yerde yeni bir medeniyet inşa ediliyordu. Zaten, Mekke’de bir birikim vardı ve o, bütünüyle buraya akıp gelmişti; şimdi ise, bu temel üzerine her gün yeni yeni ayetler geliyor, nebevi hitabetle […]

Mekke’nin tehdit mektupları ve Medine’de alınan tedbirler

Mekke’deki Hava Mekkeliler, hiddetle köpürüp şiddet solukluyorlardı; her türlü gücü ellerinde bulundurdukları hâlde zayıf gördükleri insanlar kazanmıştı. İşin şaka götürür yanı yoktu; ne yapıp etmeli Yesrib’i onların başına yıkmalıydı! Bunun için gerekli olan her türlü yola başvuracak ve mutlak neticeye ulaşma adına her türlü yaptırımı uygulayacaklardı. İlk olarak, Medine’de reislik hülyaları kuran Abdullah İbn Übeyy […]

Savaş izni, kolluk kuvvetlerinin oluşturulması ve ilk güvenlik devriyeleri

Savaş İzni Mekke müşrikleri her türlü şiddete başvursa da, bugüne kadar Müslümanların, buna karşı şiddet kullanma izni yoktu. Belki de bu dönemde, yapılan her türlü haksızlığa rağmen sükût edip sessiz kalmak en büyük güçtü. Bunun için de, defalarca Efendimiz’e müracaat edip izin isteyenler, bir türlü taleplerine müspet cevap alamamışlar ve üstüne üstlük müşriklerden yüz çevirmekle […]

Abdullah İbn-i Cahş’ın Nahle Seriyyesi

Hicretin üzerinden henüz on yedi ay geçmişti. Receb ayıydı. Kureyş’in Şam’a gönderdiği kervanın dönüş zamanıydı. Efendiler Efendisi, hala oğlu Abdullah İbn Cahş’ı yanına çağırıp eline bir mektup verdi. Abdullah İbn Cahş yanındaki on iki kişiyle birlikte Efendi­miz’in tarif ettiği istikamette iki gün gidecek ve iki gün sonra mektubu açıp okuyarak gereğini yapacaktı. Denilen istikamette iki […]

Tahvîl-i Kıble

Gerek ilk günden itibaren kılınan nafile namazlarda gerekse İsrâ ve Miraç sonrasında farz kılınan namazlarda hep Kudüs tarafına dönülüyordu. Elbette burası da, içinde Beyt-i Makdis’i barındıran ve Allah’ın mübarek kıldığı bir mekândı; ancak Allah Resûlü’nün gönlü Kâbe’deydi ve bugüne kadar hep bir beklenti içindeydi. Mübarek başlarını semaya kaldırıyor ve yüzünü Kâbe’ye çevireceği zamanı hasretle bekliyordu. […]

Oruç ve zekâtın farz kılınışı

Kıblenin tahvilinin üzerinden bir ay geçmişti. Hicretin ikinci yılının Şaban ayıydı. Cibril-i Emîn, yeni bir müjdeyle geliyordu. Efendimiz, vahiy hâli sona erip de ashâbıyla gelenleri paylaşmaya başladığında, ashâb Ramazan ayı boyunca gündüzleri oruç tutma emrinin geldiğini öğrenmişti. Gönderdiği âyetle Yüce Mevlâ, mü’minlere şöyle sesleniyordu: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak, size […]

Kureyş kervanı, takip kararı ve geri çevrilen gençlerin hüznü

Bütün gelişmeler, Kureyş’in Mekke’de büyük bir yığınak yaptığını gösteriyordu. Üstelik Kureyş, Muhâcirlerin Mekke’de bırakmak zorunda kaldıkları mal ve mülklerine el koymuştu. Bunlar arasında ticaret açısından kıymetli gördüklerini de satmak için Şam’a götürüp değerlendirmek istiyordu. Kısaca, Müslümanların malıyla yine Müslümanları vurma planları yapıyordu. Kervan, büyük bir servet demekti ve yaklaşık kırk kişinin görevlendirildiği bu kervanda, elli […]

Bedir öncesi Medine’den hareket

Hedefte kervan olduğu için, henüz yola çıkmaya hazır olmayıp da mazeret beyan edenler, bu yolculuktan istisna tutulmaktaydı. Bundan dolayı da kimse kınanmayacaktı. İlk günlerden bu yana Efendimiz’den hiç ayrılmayan damat Hz. Osman da, mazeret beyan edip bu harekette yer alamayanlar arasındaydı; zira hanımı, Efendimiz’in de kızı Rukiyye Validemizi şiddetli bir hastalık tutmuştu. Bakımı için Hz. […]

Ebû Süfyân ferâseti ve Kureyş’in tavrı

Şam’dan dönen Ebû Süfyân, Medine’deki bu hareketlilikten haberdar olmuş ve yolunu değiştirerek Mekke’ye ulaşmayı tercih etmiş; bu arada da, yol güzergâhında olup bitenlerden Mekke’dekileri haberdar etmek için, yirmi miskâl ücret vererek Damdam İbn Amr’ı ulak olarak göndermeyi ihmâl etmemişti. Damdam gidecek ve devesinin burnuyla kulağını kesip semer ve eğerini de parçalayarak Mekkelileri tahrik edecek, bunu […]

Âtike Bint-i Abdulmuttalib’in rüyası ve Damdam’ın haberi

Bu arada Mekke’de, Efendimiz’in halası Âtike Binti Abdilmut­talib’in gördüğü rüya konuşulmaya başlanmıştı. Gerçi o, gördüğü rüyayı kardeşi Abbâs’a anlatırken: – Ey kardeşim! Bu gece öyle bir rüya gördüm ki, kavminin başına büyük bir musibet geleceğinden korkuyorum, diyecek ve endişesini dile getirecekti. Onun, rüyadan bahsederken bile renginin solduğunu gören Abbâs: – Ne ola ki, nedir o, […]