Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Hicretin Tedbir Boyutu

Artık her şey tebeyyün ettiğine göre, yol için adım atmak gerekliydi; Ebû Bekir, Sıddîk olduğunu gösterecek ve hicret yolunu daha güvenli kılma adına kendine yakışır hamleler yapacaktı. Zira, tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu. Çünkü, develerle birlikte bunca yolu katetmek öyle kolay olmayacaktı. Bunun için öncelikle, yolu iyi bilen ve delillik konusunda mâhir Abdullah İbn Ureykıt adında […]

Sevr’e Yöneliş

Takvimler, Sefer ayının yirmi yedisini gösteriyordu. Gecenin karanlığında Hz. Ebû Bekir’in evinden başlamıştı mukaddes göç. Ancak istikamet, ashab-ı kiramın gittiği yön olan Medine yerine Yemen istikametindeki Sevr dağını gösteriyordu. Yaklaşık sekiz kilometrelik bu yol alınacak ve emsallerine nispetle daha yüksek, büyük taşlarla dolu ve yolları engebeli olan Sevr’e tırmanılacaktı. Ayrıca bunu yaparken Efendiler Efendisi (sallallahu […]

Sevr’de Ebû Bekir Hassasiyeti

Zirvedeki mağaraya önce Ebû Bekir girmeliydi. Zira, karşı­laşabilecekleri her türlü olumsuzluğu, önce kendi sine­sinde söndürüp Habibine herhangi bir zararın gelmesine engel olmalıydı. Hz. Ebû Bekir’ce bir hassasiyetti bu. Bütün telâşı, İnsan­lığın Emîni’ne bir tozun dahi konmasını istememesinden kaynaklanıyordu. Bu yüzden, üstündeki libasını parçalamıştı; zararlı hayvanların Allah Resûlü’ne ilişmemeleri için deliklerini kapatıyordu. Kapatamadığı iki delik kalmıştı; […]

Mekke’ye Atfedilen Son Nazar

Bu sırada Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), son kez Mek­ke’ye doğru yöneldi; belli ki içine, peygamberlerin uğrak yeri, yeryüzündeki ilk binanın sahibi ve kendisinin de ikizi sayılan bu beldeden ayrılığın hüznü çökmüştü. Adeta, yüreğini bırakıp da gidiyordu. Halbuki, vahiy geleceği ana kadar kırk yıl beklemiş ve bu süre içinde de, sıklıkla Hira’ya çıkıp oradan, […]

Ebû Kuhâfe’nin Tepkileri

Bunca olayın bir de, baba Ebû Kuhâfe’ye bakan yanı vardı; yaşlı adam, evine geldiğinde oğlunun yokluğunu fark etmiş ve nerede olduğunu sormuştu. Aldığı cevapların bütünü, oğlunun gittiğini söylüyordu. Bu işin şakası yoktu; Mekke, ticaret, çoluk-çocuk, akraba ve eski arkadaşlar, anne ve baba bırakılmış ve bu yaştan sonra, yeni bir mekân vatan olarak seçilmişti. Henüz imanla […]

Sürâka’nın Takibi

Beri tarafta, başlarına konulan ödüle nâil olabilmek için takibe koyulanların çoğu, eli boş geri dönse de, inadına peşini bırak­mayanlar da yok değildi. Müdlicoğulları arasından birisi gelmişti ve köy meydanında oturanlara, Mekkelilerin başına yüzer deve ödül koydukları iki yolcuyu gördüğünü söylüyordu. Başlarına talih kuşu konmuşçasına gözleri dört açılmış ve Sürâka İbn Mâlik’e yönelmişlerdi. Yolcuları gören adam […]

Hicret Yolunun Harikaları

Yol boyunca Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), Efendimiz’e en küçük bir rahatsızlığın ilişmemesi için azami gayret sarfediyor ve O’nun rahat etmesi için her şeyini ortaya koyuyordu. Mola vermek istediklerinde, Efendimiz’in altında gölgelenebileceği bir ağaç arayıp buluyor, Efendimiz istirahat ederken de yiyecek ve içecek tedariki için koşturuyordu. Bazen, Hz. Ebû Bekir’in karşısına, ticaretle uğraştığı günlerden bir […]

Rukâne ve İki Mucize

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), insanların hidayete ermesi için her türlü yolu deniyordu. Bunu yaparken, kimin hangi konuda ilgisi varsa o alanı tercih ederek İslâm’ı gündeme getiriyor ve böylelikle insanları, Rabbleriyle tanıştırmaya çalışıyordu. Ancak bunun için, muhatapları iyi tanımak gerekiyordu; zaten, tebliğin en önemli şartlarından birisi de, duygu ve düşüncesi, istek ve beklentileri, zevk ve […]

Hz. Ebû Bekir’in Hicret Teşebbüsü

Efendimiz ve O’na tâbi olanlar, Ebû Tâlib gibi bir himayeden yoksun kalınca Mekke daha fazla tepki vermeye başlamıştı ve bu tepkinin dozu her geçen gün artıyordu. Hedefte sadece Resûl-ü Kibriyâ Hazretleri yoktu; O’nunla birlikte hareket eden herkesi hedef haline getirmişlerdi ve sürekli taciz ediyorlardı. Hz. Ebû Bekir de bundan nasibini alıyordu. Belli ki artık Mekke’de […]

Rûm Diyarından Haber Var

Dünyanın hali, o günlerde de sakin değildi; kabileler arasında süregelen savaşlar, devletler arasında da devam edip durur ve bu hengâmede birçok masum insan canından olurdu. Rûmlarla Farslar arasında da benzeri durum söz konusuydu. Bir gün, Mekke’ye yeni bir haber gelmiş ve Rûmların Farslılar karşısında yenik düştüklerini ve neredeyse Şam’a kadar büyük bir toprak kaybettiklerini söylüyordu. […]