Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Hz. Hadîce’ye Veda

Ebû Tâlib’in vefatı üzerinden henüz üç gün geçmişti. En azından dünyaya veda ederken bir adres bırakması için çok uğraşmıştı, ama dudaklarından bu adresi ifade eden bir cümle duyamamıştı Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem). Üstüne üstlük, onun yokluğunu fırsat bilen Kureyş, artık daha acımasızca yüklenecek ve bu yüklenmelerde onun yokluğunu acı acı hissedecekti. Çok üzüntü­lüydü; […]

Ebû Leheb’i Bile Duygulandıran Manzara

Ebû Tâlib ve Hatice validemizin vefatıyla birlikte Efendiler Efendisi derin bir hüzne dalmış, çoğu zamanlarını evinde yalnız geçirmeye başlamıştı. Yetimleriyle birlikte baş başa verip müşterek bir hüzün yudumluyordu. Annesiz kalmanın ne anlama geldiğini en iyi bilen de yine O idi. Onun için, kızlarına ayrı bir şefkat gösteriyor ve böylesine önemli bir zaman diliminde onlara daha […]

Hicret İzni ve Kureyş’in Telaşı

Bu arada Cibril-i Emîn gelmiş ve hicret iznini getirmişti. Zaten, hicret etmenin gerekliliğine inanan bu topluluk, daha önce de konuyla ilgili bir vahiyle muhatap olmuştu. Ahirette karşılaşacakları acı durum karşısında mazeret arayışına girecek olan bazı insanların, daha dünya hayatında iken, üzerlerindeki baskıya rağmen hicret gibi bir alternatifi değerlendirmediklerinden dolayı azaba dûçar kalacaklarını ifade eden beyanı, […]

Önemli Bir Tembih

Hicret çok önemliydi, ama o sadece Allah rızası için yapılmalıydı. Böylesine önemli bir hadisede, niyetteki hulusiyet ayrı bir hususiyet arz ediyordu. Medine’de daha rahat bir hayat, ticari imkân, saliha bir kadınla evlilik veya daha başka bir gaye için yola çıkılacaksa, daha işin başındayken herkes bilmeliydi ki, böyle bir hicretin sevabı olmazdı ve bu yoldaki bir […]

Hicret Sancıları

Artık, yeni bir süreç yaşanıyordu. Kısa zaman içinde, gidebilen herkes yola koyulacak ve yeni bir beldeye, dolayısıyla da yeni bir dünyaya ulaşmış olacaktı. Ancak bu, öyle sanıldığı gibi kolay olmayacaktı. Elbette Kureyş açısından bu, rahat kabullenilebilecek bir durum değildi; haberini aldıkları bu meselenin önünü kesmek için her türlü tedbire başvuracak ve avuçlarının içindeki Müslümanların, başka […]

Ebû Seleme ve Ailesi

Medine’ye ilk hicret eden, daha önce Habeşistan’a da hicret etmiş olan Ebû Seleme idi; hanımı Ümmü Seleme ve çocuğu Seleme ile birlikte yola çıkmış ve Medine’ye doğru ilerliyordu. Ancak Kureyş, bu hicretin farkına varmıştı ve yolda önünü kestiler: – Haydi seni anladık; burayı terk edip gidiyorsun! Ancak, hanımın ve çocuğunu götürmek de neyin nesi, diyor […]

Süheyb İbn-i Sinân

Süheyb İbn-i Sinan, ailesiyle birlikte Musul’da, Dicle kenarında yaşarken Rumlar tarafından küçükken esir alınmış ve daha sonraları Kelboğulları tarafından satın alınarak Mekke’ye getirilmiş biri idi. Artık boynuna köle tasması takılmıştı. Daha sonra da onu Abdullah İbn Cüd’ân almış ve hürriyete kavuşturmuştu. Ancak o, Abdullah İbn-i Cüd’ân ölünceye kadar onun yanında kalacaktı. Efendimiz’in hitabını duyunca Ammâr […]

Hz. Ömer’in Hicreti

Hz. Ömer, gözü pek ve cesur birisiydi. Hicret gibi önemli bir meselede, herkes gizlice hareket ederken o, Medine’ye hicret edeceğini açıktan ilan etmiş ve yüreği olanın, falan yerde karşısına çıkması gerektiğini duyurmuştu. Elbette bu tavır, herkesten beklenecek bir tavır değildi ve üstesinden gelinemezdi; ancak bu, Ömer gibi bir arslana çok yakışıyordu. Hicretle Medine’ye hareket kararını […]

Ayyâş İbn Ebî Rebîa

Ayyâş İbn Ebî Rebîa, ilk Müslüman olan sahabelerdendi; henüz İbn Erkam’ın evine yerleşmeden önce Müslüman olmuş, baskı ve zulümler artınca da Habeşistan’a hicret etmişti. Mekkelilerin Müslüman olduğu haberi üzerine, yeniden geri gelenler arasında o da vardı; ancak bu geliş, zulüm ve baskıların bittiği anlamına gelmiyordu. Şimdi ise, Ayyâş da harekete geçmiş, artık yeni bir hicret […]

Dâru’n-Nedve’deki Karar

Bütün baskı ve engellemelere rağmen hicret devam ediyordu. Nihayet, Ebû Seleme ile başlayan hicret sürecinin üzerinden üç ay geçmişti ki, geride köle ve işkence altında esir bırakılanların dışında hicret etmeyen sadece Allah Resûlü, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali kalmıştı. Zaten, Hz. Ebû Bekir’le Hz. Ali’nin hicret arzularını tehir eden de Efendimiz’den başkası değildi. Demek […]