Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

EBÛ TÂLİB’İ İKNA ÇABALARI

Beri tarafta Kureyş, her geçen gün artarak devam eden bu gayretlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirmek için yeniden Ebû Tâlib’in kapısına dayanmıştı: – Bak, Ebû Tâlib! Şüphesiz ki sen, yaş ve tecrübe itibariyle büyüğümüzsün; konumun itibariyle hepimizden üstünsün! Sana daha önce de gelmiş ve yeğeninin yaptıklarına bir son vermeni istemiştik; ama sen, buna yanaşmadın! Allah’a yemin […]

Damatlara Yapılan Baskı

Kureyş o kadar sinsi yaklaşıyordu ki, başta Allah Resûlü olmakla birlikte Hz. Hatice’ye de acı yaşatmak için üzerlerinde toplumsal baskı kurmaya çalışıyordu. Bu sebeple, risalet öncesinde evlendirdikleri üç kızlarını boşamaları hususunda Efendimiz’in damatlarına baskı yapıyorlar ve Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kızlarını boşadıkları takdirde, istedikleri kızlarla evlendirecekleri konusunda garanti veriyorlardı. Efendimiz’in kızları Rukiyye ve Ümmü […]

Ter Dökmeden Netice Yok

Beri tarafta Kur’ân, toplum içinde gelişen yanlış anlayış ve telakkileri tashih etmeye devam ediyor, insanlar arasında konuşulan konuların doğrusunu ortaya koyarak düşünce kaymalarının önüne geçiyordu. Zira, tarihte olduğu gibi o gün de, küfür cephesini temsil edenler hep kendilerini farklı görüyor ve mü’minleri alay konusu yapmaya çalışıyordu. Gelen ayetler, önceki peygamberlerin hayatından örnekler vererek, yaşadıkları hayatı […]

Kötü Komşular ve Tehdit Halkası

Kaderin ayrı bir cilvesi ki, Efendiler Efendisi’nin en can alıcı düşmanları kapı komşularından ibaretti. Ebû Leheb’in evi, zaten O’nun evine bitişikti. Evi evine bitişik olan diğer komşuları da Ebû Leheb’ten farklı değildi; Hakem İbn Ebi’l-Âs, Ukbe İbn Ebî Muayt, Adiyy İbn Hamrâ ve İbnü’l-Esdâ el-Hüzelî de Ebû Leheb’i aratmayacak kadar düşmanlık duyuyor ve O’nu üzebilmek […]

ŞİDDET MANZARALARI

Bugüne kadar her türlü yönteme başvurmuş; ama bir türlü netice alamamışlardı. Belli ki bu savaşta, Müslümanların üstesinden gelmek için Söz’e sözle karşılık vermek yeterli değildi ve daha farklı yöntemlere müracaat edilmesi gerekiyordu. Zaten kaba kuvvet, fikir planında yenik düşenlerin başvuracakları bir yoldu ve o günün Mekke’si de, bu yolu tercih etmeye başlayacaktı. Gerçi, o güne […]

Zayıf ve Kimsesizlerin Hazin Hâli

Bundan böyle Mekke, Müslümanların üzerine daha planlı geliyordu. İlk olarak, zayıf ve güçsüzleri, üzerlerine gittiklerinde kendilerine zorluk çıkaracak dayanakları olmayan masum kimseleri tercih ediyorlardı. Aralarında anlaşmışlardı. Her kabilenin reisi kendi uhdesinde bulunan bu türlü insanları tespit edecek ve dinlerinden dönünceye veya başlarına bela(!) olmaktan kurtuluncaya kadar işkenceye maruz bırakacaktı. Bilhassa Ebû Cehil, nerede birisinin ‘Lâ […]

İBN-İ ERKAM’IN EVİNDE

Namaz kılıp Kur’ân okurken müşrikler, gelip alay ediyor ve inananlara rahatsızlık veriyorlardı. Onun için Efendimiz ve ashab-ı kirâm hazretleri, ibadetlerini yerine getirebilmek için daha tenha yerleri tercih ediyorlar ve namazlarını buralarda kılıp Kur’ân’larını sessiz zeminde okumayı maslahat olarak görüyorlardı. Ancak müşrikler, onların bu haline de muttali olmuşlardı; buralara kadar gelip rahatsızlık verme alışkanlıklarını devam ettirmek […]

Ammâr İbn-i Yâsir ve Süheyb İbn-i Sinân

Ammâr’ın babası Yâsir İbn Âmir, kardeşleri Hâris ve Mâlik ile birlikte Yemen’den çıkıp Mekke’ye gelmiş; kaybolan dördüncü kardeşlerini arıyorlardı. Uzun uzadıya beklemişlerdi, ama bir türlü kardeşlerinden haber alamamışlardı. Bir müddet sonra Mâlik ve Hâris, Yemen’e dönecek; fakat Yâsir Mekke’de kalmaya devam edecekti. Bu esnada Yâsir, Ebû Huzeyfe ile anlaşmış; onun işlerini deruhte ediyordu. Kısa zamanda […]

Mus’ab İbn-i Umeyr

Mus’ab İbn Umeyr, zengin ve aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Anne-babası, üzerinde tir tir titriyor bir dediğini iki etmiyor­lardı. Bilhassa annesi Hünâs, oğluna gözü gibi bakıyor, dizi­nin dibinden ayırmak istemiyordu. Gençlik yıllarına geldiğin­de Mus’ab, artık yakışıklı bir delikanlıydı. Bakımlıydı; bir giy­diğini ikinci kez giymez, güzel kokular kullanırdı. Hayran­lıkla takip edilen biri hâline gelmişti. Geçtiği sokaklarda pen­cereler […]

Hz. Ebû Bekir’in Teşebbüsü

Aradan bir müddet daha geçmişti. Efendimiz’in etrafında henüz otuz sekiz mü’min bulunuyordu. Gelen vahyin aydınlığında gönül zenginliği zirve yapan Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh) ruhundaki fırtınaları dindirememiş ve Ebû Zerr gibi o da, Allah’ın adını Kâbe’de haykırmak istemişti. Önce Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), güç dengesinin olmadığını vurgulayıp: – Biz, adet itibariyle çok azız, […]