Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Hac Farîzasının Gelişi

Dokuzuncu yılın Zilkâde ayı içinde gelen âyetlerde: – Ziyarete gücü yeten herkese Beytullah’ı ziyaret etmek, Allah’ın onun üzerindeki hakkıdır, denilmek suretiyle bundan böyle hac ibadetinin de farz olduğu bildiriliyordu. Emr-i ilahîyi alan ve Kâbe’yi ziyaret etmeyi gönülden isteyen Efendiler Efendisi, müşriklerin orada yaptıkları yanlışları hatırlayacak ve: – Beytullah’ta bulunacak ve onu çırılçıplak tavaf edecekler; bu […]

Genişleyen Tebliğ Halkası

Bu arada her geçen gün yeni yeni ayetler geliyor ve mü’minleri, iman adına sürekli besleyip onların dirençlerini artırıyordu. Çok geçmeden: “Emrolunduğun şeyleri, başları çatlatırcasına bir gayretle tebliğ et ve müşriklerden de yüz çevir.”[1] mealindeki ayet gelmişti. Anlaşılan bu sefer hüküm daha geneldi ve ilk planda bütün Mekke’yi, ardından da bütün insanlığı hedefliyordu. Böyle bir emri […]

Etrafa Açılma Dönemi

Abdulmuttalip oğullarıyla bu kadar yakından ilgilenen ve her fırsatta onları Hakk’a davet eden Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), yavaş yavaş tebliğ halkasını daha da genişletiyordu. Artık, açıktan Kâbe’ye gidip namaz kılıyor; insanları dine davet edip Kur’ân okuyordu. Kendisinden önceki peygamberlerin dedikleri gibi O da: – Ey kavmim! Gelin siz de, kendisinden başka ilah olmayan […]

İnsanların İslâm’la Tanışmalarını Engelleme Çabaları

Bu arada hac mevsimi yaklaşmış, Kureyş’i ayrı bir telaş almıştı. Şüphesiz en çok endişe ettikleri konu, dışarıdan Kâbe’ye gelenlerle Efendiler Efendisi’nin görüşmesi ve gelen ayetleri onlara da anlatıp tebliğ etmesiydi. Ne yapıp edip, mutlaka buna bir çözüm bulunmalı ve hac için O’nun gelenlerle konuşması engellenmeli; en azından konuşsa bile konuştuklarına itibar edilmeyecek kadar aleyhinde propaganda […]

Aleyhteki Kampanya Genişliyor

Artık Kureyş, işin dozunu her geçen gün daha da artırıyor ve insanları Allah Resûlü’nden uzaklaştırabilmek için her türlü yola başvuruyordu. Ağza alınmadık sözler sarfediyorlar, gün yüzü görmemiş yalanlara tevessül ediyorlardı! Bütün bunlarla onlar, Müslümanların kuvve-i maneviyelerini sarsmak; hakaret ve karalamalarla küçük düşürmek ve Müslüman olmayanları da korkutarak O’na ulaşmalarını engellemek istiyorlardı. Velîd İbn Muğîre’nin evindeki […]

TOPLUMLA BÜTÜNLEŞEN NÜZÛL KEYFİYETİ

Artık Mekke’de, her yönüyle yeni, taze ve orijinal bir süreç yaşanıyordu. İnsan fıtratını hesaba katarak ceste ceste ve ihtiyaç endeksli gelen ayetlerle toplum yeniden inşa ediliyor ve böylelikle, gelen ayetlerin insanlar tarafından özümsenerek temiz fıtratlarda yaşanan birer Kur’ân haline gelmesi hedefleniyordu. Adeta o günkü toplum, sema ile içli-dışlı olmuş ve –tabiri caizse– insanların üzerlerine ilahî […]

Allah’a İman ve Ulûhiyet Hakikati

İman, insan için en önemli ve vazgeçilmez bir dinamikti. Hakiki imanı elde eden kimse, ne Kureyş’in tehditlerine boyun eğer ne de bir başka gücün savurmalarından endişe duyardı. Aynı zamanda gelecek hükümler, iman zemini üzerinde yeşerirse bir mânâ ifade ederdi. Öyleyse bugün, en temel mesele, iman meselesiydi; istikbale yürüyen adımlar onunla atılır, başa gelen sıkıntılar onun […]

Ölüm Sonrası Hayat

Adiyy İbn Rebîa, Kevn ü Mekânın Sultanı’nın yanına gelmiş, kıyamet gününün ne zaman gerçekleşeceğini soruyor, kıyametin keyfiyeti ve oluş şeklini merak ettiğini söylüyordu. Tabii olarak Allah Resûlü de, Rabbinin bildirmesiyle sorulara cevap veriyordu. Ancak adamın maksadı, sorusuna cevap bulmak değil, Efendimiz’i kendince zor durumda bırakmaktı. Onun için şunları söyledi: – Bugünü, gözümle müşahede etsem de […]

Kader, Takdir, Kudret ve Meşîet-i İlâhi

Mekke müşrikleri, zaman zaman oturur ve kendi aralarında dinî meseleleri de tartışırlardı. Halbuki onların, bu tarakta hiç bezleri yoktu. Yine bir gün oturmuş, Necrân’dan gelen din adamlarıyla birlikte kader konusunu tartışıyorlardı. Derununa muttali olmadıkları halde her birinden bir ses çıkıyor ve kendilerince kaderi yorumlamaya çalışıyorlardı. İçinden çıkamayınca meseleyi Muhammedü’l-Emîn’e götürmeye karar verdiler. Konuşmaya Necrân bilginleri […]

Direnç Eğitimi

İnsanların, sadece imanda zirveyi yakalamaları yeterli değildi; aynı zamanda onların, iman adına yürürken karşılarına çıkabilecek engelleri aşabilmek için gösterecekleri direnç de çok önemliydi. Bunun için Kur’ân, sıklıkla önceki peygamberler ve onların ümmetlerinden örnekler verecek ve bu istikamette ne türlü sıkıntılara maruz kaldıklarını anlatarak ümmet-i Muhammed’i de, gelecek günlerde yaşanabilecek muhtemel problemlere karşı hazırlayacaktı. Şöyle diyordu: […]