Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Ve fetih: Mekke Emin Ellerde

Ashâb, ordunun konakladığı Merrü’z-Zehrân’dan hareket etmiş ve Zî Tuvâ denilen yere gelmişti. Burada toplanacak ve büyük fethin ilk adımları da buradan atılacaktı.  Hicretin sekizinci yılının Ramazan ayının bitimine on gün kalmıştı ve bir cuma günüydü. Daha güneş doğmadan önce Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Kasvâ’ya binmiş ve terikisine de Üsâme’yi almış olarak yeşil birliğinin […]

Batılın Zail Oluşu ve Kâbe

Artık ortalık durulmuştu; Mekkelilerde derin bir sessizlik hâkimdi. Allah Resûlü, çadırında gusül abdesti aldı ve Allah’ın lutfettiği bu neticeye bir şükür ifadesi olarak önce sekiz rekât namaz kıldı ve ardından da devesini getirmelerini emretti. Kasvâ, çadırın kapısına kadar getirilmişti ama Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), zırhıyla miğferini de giymek için yeniden çadırına dönecekti! Şimdi silahını […]

Tıbb-ı Nebevî’de Genetik-2

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), geçmiş hiçbir medeniyetin tıbbî birikiminden istifade etmeden, asırlara hükmedecek mu’cizevî beyanlar irad etmiştir. Bunlardan bazıları da genetik sahasındadır. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) bu tespitleri, sahabe döneminde tecrübe ve teslimiyete bağlı olarak kabul görmüştür. Bugün ise bizler, bunlardan bazılarını genetik ilmi sayesinde yeni yeni anlıyoruz. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve […]

Efendimiz (sas) Kâbe’nin İçinde

Fetih sonrası Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), yanına Hz. Bilâl’i çağırdı. Osman İbn Talhâ’nın yanına gitmesini ve ondan Kâbe’nin anahtarlarını alarak kendisine getirmesini istiyordu. Uzun uğraşlar sonunda annesinden anahtarı alabilen Hz. Osman, onu kaptığı gibi Kâbe’ye doğru koşmaya başlamıştı. Olacak ya, tam da Efendimiz’e yaklaştığı sırada sürçecek ve yere düşecekti; annesinden zoraki aldığı anahtar […]

Ehline Verilen Emanet: Kâbe’nin Anahtarları

Kâbe’nin anahtarları hâlâ elindeydi; onları Sultanlar Sultanı’nın elinde gören Hz. Ali: – Yâ Resûlallah, diye seslenecekti. “Kâbe’nin örtüsüyle ilgili hizmetler yanında anahtarları taşıma vazifesini de bize verseniz!” Belli ki Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) aynı kanatte değildi; aynı zamanda böyle bir talep karşısında hoşnut olmadığı anlaşılıyordu! Ona dönerek: – Ben size, nimetlerinden istifade edeceğiniz bir […]

“Haydi gidin; hepiniz hürsünüz!”

Fetih sonrası insanlar, Kâbe’nin avlusunda halkalanmış, merakla gelişmeleri takip ediyorlardı; Allah Resûlü’nün haklarında vereceği hükmü merak ediyorlardı! İşte şimdi sıra, bu insanlara seslenmeye gelmişti ve Efendiler Efendisi, onlara hitap etmek için Kâbe’nin kapısına çıktı. İlk cümleleri Allah’a hamd ile başlıyordu: – Vaadini yerine getiren Allah’a hamd olsun, diyordu. “O Allah ki, Tek’tir ve hiçbir ortağı […]

Fethin Mü’minleri

Mekke’nin fethedilmesiyle birlikte bazı insanların kalbine de nüfuz edilmiş ve onlar da manevi alandaki büyük fethe mazhar olmuşlardı. Gerçi o gün Mekke’nin neredeyse tamamı gelip Müslüman olmuştu; ancak o gün bazıları vardı ki kimse, onların da gelip Müslüman olabileceğini aklına getiremiyordu. Zira onlar, işin başından beri hayatlarını, hep Allah Resûlü’ne düşmanlık çizgisinde devam ettirmişler ve […]

Tahiyyat Duası ve Salâvat Üzerine

Çocukluğumuzda ilk ezberlediğimiz dualar, genelde tahiyyat ve salâvattır. Zîrâ bu dualar ile tevhid ve nübüvvet veciz bir şekilde öğretilmektedir. Tahiyyat ve salâvata sözlüklerde “selâm ve dua” mânâsı verilmiştir. Tahiyye, hayat kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Bu itibarla tahiyyenin lügat manasında “sağlıklı uzun ömür dilemek” anlamı bulunmaktadır.1 Ayrıca tahiyye “selâm verip almak” mânâsını ihtiva etmekte ve “tahiyyetü’l-mescid” […]

Kâbe’nin Tamiri ve Söz Kesen Hakem

Aradan on yıl daha geçmiş ve İnsanlığın Emîni otuz beş yaşlarına gelmişti. Bugünlerde en çok konuşulan husus, zamanla aşınan Kâbe’nin yeniden tamir işiydi. Üstelik, yıkılan duvarlar arasından hırsızın biri içeri girmiş ve orada bulunan bazı kıymetli eşyayı alıp kaçmıştı. Bu arada bir kadın ateş yakmış ve bu ateşten sıçrayan bir kıvılcımla Kâbe’nin örtüsü tutuşarak yanıvermişti. […]

Ahde Vefa

O (sallallahu aleyhi ve sellem), Cibril-i Emîn’le de tanışmadan önce öyle bir hayat yaşamıştı ki, zamanın belli bir anını O’nunla birlikte yaşama imkânı bulanlar, insanlık adına her türlü fazileti ilk defa O’nda tanıyacak ve bunları, unutulmaz birer hatıra olarak zihinlerine nakşedeceklerdi. Efendimiz, Abdullah İbn Ebî Hamsâ adındaki bir genç ile alışveriş yapmış ve bu zat, […]