Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Ebû Lübâbe

Muhâsara daha da şiddetlenince Allah Resûlü’ne haber ulaştırarak, istişare edebilmeleri için kendilerine Ebû Lübâbe’yi göndermesini talep ettiler. Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem), bunu da kabul etti. Çok geçmeden Ebû Lübâbe İbn Abdilmünzir, Benî Kurayza yurduna gitti; çoluk çocuk yollara dökülmüş, perişan hâllerini arz edip ağlaşıyor ve şefaat dileniyorlardı. Yürek yakan bir hâlleri vardı; bunu […]

Hz. Sa’d İbn-i Muâz’ın (ra) hakemliği

Benî Kurayza açısından her geçen süre kendi aleyhlerine işliyordu; atalarının, emredilen buzağıyı kurban etmemek için akla hayale gelmedik bahaneler üretmeleri gibi bunlar da değişik vesilelere tevessül etmişlerdi ama bunların her birisinin, şartları daha da ağırlaştırmaktan başka bir faydası olmamıştı. Bütün yollar kapalıydı ve sonunda, Resûlullah’ın vereceği hükme razı olduklarını bildirerek teslime mecbur oldular. Esirlerin derlenip […]

Benî Kurayzalı esirlerin akıbeti

Sa’d İbn Muâz’ın verdiği hüküm, elbette Benî Kurayza’nın bütününü kapsamıyordu; zira o gün Benî Kurayza arasında, Atıyyetü’l-Kurazî ve Rifâe İbn Şemvâl gibi gençlerle Amr İbn Su’dâ, İbn Sa’ye’nin oğulları Sa’lebe ve Üseyd ile onların amcaoğulları Esed İbn Ubeyd gibi sağduyulu kişilere aynı hüküm uygulanmayacak ve onlar affedileceklerdi. Zebîr İbn Bâta, Buâs savaşlarının devam ettiği günlerde […]

Hicretin 5. yılındaki diğer önemli hadiseler

Bir taraftan yeni hükümler gelmeye devam ediyordu. Suyun bulunmadığı durumlarda namaz kılabilmek için toprakla abdest alma manasında teyemmüm alternatifi gelmiş ve bu hüküm, abdest alacak su bulamayanlar için büyük bir rahatlamaya vesile olmuştu. Aynı zamanda içki ile ilgili yeni bir durum daha söz konusu oluyordu; zira henüz kesin hüküm gelmediği için zaman zaman üzüm veya […]

Hz. Sa’d İbn-i Muâz’ın (ra) vefatı

Sa’d İbn-i Muâz, uzun boylu, iri yapılı, ak benizli, güzel yüzlü, güzel gözlü ve güzel sakallı bir kişi idi. Yaralanışının üzerinden bir ay geçmişti ki; yarası yeniden nüksetmiş ve kan kaybetmeye başlamıştı. Bu süre içinde Allah Resûlü, yanına Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi ashâbını da alarak onu ziyarete gelmişti; bütün emareler, Hz. Sa’d’ın […]

Risâlet Öncesinde Hicaz ve Dünyanın Genel Durumu

O gün yeryüzü, Bizans ve Fars olmak üzere iki kutuplu bir dünyadan ibaretti. Bunlardan Bizans, ağırlıklı olarak Hristiyan, Fars ise ateşperest bir inanışa sahipti. Zaman zaman bu iki ülke arasında savaşlar, ardı arkası kesilmeyen mücadeleler sürüp giderdi. Bu iki devletin arkasından kendini hissettiren diğer iki devlet ise, Yunan ve Hind olarak biliniyordu. Fars imparatorluğu, içten […]

Hicretin altıncı yılı

Peşi peşine sökün eden olaylarla hızlı bir süreç yaşanmış ve artık, Mekke’den ayrılışın altıncı yılına girilmişti. Daha dün gibiydi; peygamberler diyarı ve Hz. İbrâhim’le yeniden inşa edilen Mekke herkesin burnunda tütüyordu. Herkesin gönlü günde beş vakit yöneldikleri Kâbe ile birlikte orada kalmıştı, bir mü’min olarak gidip de Allah’ın Evi’ni ziyaret etmenin özlemiyle yanıp tutuşuyorlardı. Daüssıla, […]

Hz. İbrahim’e (as) Uzanan Şecere

Beklenilen Son Nebi, Hz. İbrahim’in emanetini getirip bıraktığı yerde zuhûr edecekti. Ancak, bunun için aradan bir hayli zamanın geçmesi gerekiyordu. Hz. İbrahim’den sonra burada, yerleşik bir hayat yaşayan Hz. İsmail’in, on iki oğlu dünyaya geldi. Oğulları arasında Nâbit’in, diğerlerinden farklı olduğu gözlerden kaçmıyordu. Aynı özellik, Nâbit’in oğlu Yeşcub’da da kendini hissettiriyordu. Bu farklılık, sırasıyla Ya’rub, […]

Abdülmuttalib ve Zemzem

Asıl adı Şeybe olan Abdulmuttalib, Hâşim’in dört oğlundan biridir. Bilindiği üzere Efendimiz’in ikinci kuşaktan dedesi olan Hâşim, Hicaz’ın fazilet yönüyle temeyyüz etmiş en önemli şahsiyetlerinden birisiydi. İlk defa hacılara izzet ü ikram geleneği onunla hayata geçmiş ve yaz – kış Kureyş’in ticaret geleneğini de o başlatmıştı. Kendisi de ticaretle uğraşıyordu. Yine ticaret için Şam’a giderken […]

Allah Resûlü’nün rüyası ve ilk umre seferine çıkışı

Gündüzler Mekke’nin hayaliyle tüllenirken geceler de Kâbe’de ibadet rüyalarıyla geçiyordu. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) de bir rüya görmüş ve bu rüyasında, ashâbının bir kısmının saçlarını tıraş ettirmiş, diğer bir kısmının da kısaltmış olarak emniyet ve güven içinde Kâbe’yi tavaf ettiklerine şahit olmuştu; Kâbe’nin anahtarlarını almış ve onu tavaf ederek umre vazifesini gerçekleştirmişti! Resûlullah, […]