Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Hamrâü’l-Esed

Cumartesi akşamından itibaren yaralarını sarıp da evinde dinlenmeye çekilen ashâb, pazar sabahı Hz. Bilâl’in ezanıyla birlikte Mescid-i Nebevî”ye gelmişti. İnsanlığın Emîni Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), dünden bu yana düşünüp duruyor ve bir türlü emin olamıyordu. Sonuç itibarıyla Mekke açısından iş ortada kalmıştı; savaşmış ama bir şey elde edemeden geri gitmişlerdi. Yolda giderken kanaatlerini değiştirip […]

Uhud sonrası yarımadada oluşan hava

Bir badire daha atlatılmış ve müşrikler yeniden geri püskürtülmüştü. Ancak bundan emin olmak gerekiyordu. Bu arada etraftan gelen haberler de iç açıcı değildi; Uhud’un yaralarını sarıp Hamrâü’l-Esed’den de zaferlerini tescil ettirerek dönen Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashâb-ı kirâm, yoğun geçen iki günün ardından yaralarını sarma fırsatı bulmuşlardı. Ancak gelen haberler, buna ayıracak zamanın […]

Miras hükümleri

Beri tarafta her şeye rağmen devam eden bir hayat vardı ve hayatın bu akışı içinde yaşanan olaylara paralel olarak Cibrîl-i Emîn’le olan münasebet bütün canlılığıyla devam ediyordu. Uhud’da kocası Sa’d İbn Rebî’i şehit veren Hz. Amre Binti Hazm, karnı burnunda ve yanında Hz. Sa’d’ın emanetleriyle birlikte huzura gelecek ve şunları söyleyecekti: – Yâ Resûlallah! İşte […]

Yetim hakkı ve çok eşliliğe gelen sınır

İnsanlar arasında adalet, genel anlamda güçlünün tayin ettiği esaslar üzerinde yürüyen bir sistemdi. Bu sistemin içinde bir insanın, sırtını dayayacağı güçlü bir dayanağı yoksa işi bitik demekti. Yetim çocuklar da aynı durumdaydı. Sıklıkla yaşanan savaş ve nereden çıktığı bile belli olmayan kavgalarda bir hiç uğruna ölenlerin geride bıraktıkları çocukları, genellikle yakınları tarafından himaye altına alınır […]

Uhud Sonrası Güvenlik Seferleri

Uhud sonrası ilk seriyye, Ebû Seleme’nin yüz elli kişilik Benû Esed İbn Huzeyme seriyyesiydi. Henüz aradan iki ay geçmiş, Muharrem ayının hilali daha yeni görülmüştü. Huveylid’in iki oğlu Tuleyha ve Seleme, Benû Esed arasında eli kılıç tutan herkesi savaşa teşvik etmiş ve Medine’ye saldırmak için büyük bir ordu hazırlamıştı. Bu haberi alır almaz Allah Resûlü […]

Suikast için gönderilen genç ve şefkatle gelen değişim

Hâlâ Bedir’in intikamını alamadığını ve Uhud gibi bir fırsatı değerlendiremediğini düşünen Mekke, inadından vazgeçmiş değildi; kin ve nefretle oturuyor, intikam yeminleri edip şiddetle kalkıyorlardı! Bir aralık Ebû Süfyân, etrafına topladığı bir grup delikanlıya şunları söyleyecekti: – Aranızda Muhammed’in işini bitirecek bir yiğit yok mu? Baksanıza, biz bu kadar acı içinde kıvranırken O, çarşı-pazarda rahat dolaşabiliyor! […]

Efendimiz’in irşad ekibine kurulan komplo: Racî’

Hicretin dördüncü yılı Safer ayıydı. Uhud sonrasında zafiyet yaşadığını düşündükleri Medine, Hamrâü’l-Esed’le müşriklerin yanıldığını göstermiş ve hemen arkasından müşriklerin iki ayrı yerde gösterdikleri teşebbüs de, daha başlamadan yerinde müdahaleyle akim bırakılmıştı. Bunu gören kin tüccarları, bu sefer farklı bir yol deneme kararı alıp Medine’ye geldiler. Bunlar, Adal ve Kâre halkına mensup insanlardı; Müslüman olduklarını ve […]

Efendimiz’in eğitim kadrosuna darbe: Bi’r-i Maûne

Uhud sonrası dördüncü yılın Safer ayının içinde Âmir İbn Mâlik adında bir şahıs Efendimiz’i ziyarete gelmişti. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) onu İslâm’a davet ediyordu ama adam, ne Müslüman oluyor ne de karşı koyduğunu söylüyordu. Müteredditti. Belli ki zamana ihtiyacı vardı ve kendisi ‘evet’ diyemese de yakınlarının bu dinle buluşmasını arzu ediyordu. Bunun için: […]

Benî Nadîr’in Efendimiz’e suikast girişimi ve yaşanan gelişmeler

Medine’de yerleşik bir Yahudi kabilesi olan Benî Nadîr, Efendimiz’in emân verdiğini bilmeden Amr İbn Ümeyye’nin öldürdüğü iki şahsın kabilesi olan Benî Âmir ile müttefikti. Hicret sonrası gerçekleşen Medine anlaşmasına onlar da katılıp imza atmış, temelleri atılıp esasları tebeyyün eden yeni devlete inkıyatlarını ifade etmiş ve Medine’yi birlikte savunup burada müşterek bir hayat yaşama konusunda Resûlullah’a […]

Benî Nadîr kuşatması

Benî Nadîr’e Hareket Artık zaman, haddi aşıp anlaşmayı ihlâl eden ve üstüne üstlük otoriteye karşı isyan edip meydan okuyan Benî Nadîr’e karşı hareket etme zamanıydı. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de, Medine’de Abdullah İbn Ümmi Mektûm’u vekil bırakarak ashâbıyla birlikte Benî Nadîr yurduna yürüdü. İkindi namazını Benî Nadîr yurdunda kılacaktı. Ashâbıyla birlikte Resûlullah’ın üzerlerine doğru […]