Browsing category

Peygamber Efendimizin Hayatı

Esirlere muamelede gösterilen titizlik

Savaş bitip netice meydana çıkınca, esirler arasında bazı garipliklerin yaşandığı görülecekti. Zira bu insanlar, bilhassa Muhâcirlerin açısından daha düne kadar aynı şehri paylaştıkları akrabaları veya komşuları idi. Birbirlerinden kız alıp vermiş, yaz ve kış aylarında Şam ve Yemen tarafına beraber gidip ticaret yapmış ve acı tatlı anlarını birlikte paylaşmışlardı. İslâm gelip de Efendimiz risalet vazifesini […]

Zaferi takip eden hüzün: Rukayye validemizin vefatı

Ramazan ayının yirmi üçüydü. Kervanı takip için yola çıkalı on gün olmuştu. Ancak bu on gün, her anı yeni sürprizlerle geçen bir on gündü. Bu on gün içinde ashâb, sıkıştırılmış bir program gibi bir ömürde öğrenilip çözülemeyecek meselelerle karşılaşmış ve derslerini Muallim-i Ekmel’lerinden alarak benzeri problemlerle karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini de yine O’ndan öğrenmişlerdi. Lütuf […]

Ulaşan acı haber ve Mekke’nin yası

Beri tarafta Mekke’ye acı haberi ilk ulaştıran kişi, Haysümân İbn İyâs olmuştu. Bu sırada Mekkeliler, Hıcr’da oturmuş muhabbet ediyorlardı. Onun, üstü başı dağılmış, korku dolu ve bitkin hâlde geldiğini görenler zaten gelişinden mesajı almışlardı: – Ne o? Ne haber getirdin, diye soruyorlardı. Nereden başlayacağını şaşırmıştı Haysümân. Önce şunları sıralamaya başladı: – Öldürüldü, diyordu. Utbe İbn […]

Ebû Leheb’in ölümü

Bu sırada Ebû Leheb, elbisesini sürükleyerek Kâbe’ye doğru gelmekteydi. Geldi ve sırtını dayayarak bir kenara oturdu. Neredeyse sırtı, o sırada Zemzem kuyusunda çalışmakta olan Abbâs İbn Abdülmuttalib’in kölesi Ebû Râfi’in sırtına değmişti. Hz. Abbâs’ın hanımı Ümmü Fadl da orada bulunmaktaydı. Aradan çok zaman geçmemişti ki, Bedir bozgununun haberini getiren Ebû Süfyân İbn Hâris’in geldiği görüldü. […]

Rum diyarından gelen zafer haberi

Bedir sonrasında Medine’ye dönen Müslümanlar, Allah’ın kendilerine lütfettiği inâyetle sevinip İslâm’ın izzet ve onurunun gerektiği şekilde temsil edilmesinden duydukları hazzı birbirleriyle paylaşırken onları sevindiren bir haber de Rum diyarından gelmişti. Rum sûresi inip de Rumların Farslılara mağlubiyetini bildiren âyetler Mekke’de yayılınca Hz. Ebû Bekir’le Mekke müşriklerinden Übeyy İbn Halef karşılaşmış ve aralarında geçen uzun konuşmalar […]

Bedir zaferinin etkileri

Bedir’de bir zafer kazanılmıştı ama bu işin Bedir’de nihâyet bulmayacağı her hâlinden belliydi. Zira geri dönüp de kaçarken Mekkelilerin kini, gelirken duyduklarından daha az değildi. O günkü nüfus düşünüldüğünde yetmiş ölü ve bir o kadar da esir, hemen hemen her evde bir acının yaşandığını gösteriyordu. Bedir’e gelirken geri dönme eğilimi gösterenler bile şimdi İslâm ve […]

Sevik gazvesi

Bedir’deki yenilgi karşısında Ebû Süfyân, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashâb-ı kirâm hazretlerinden intikam almadığı sürece başına yağ sürmeyip hanımlarına da yaklaşmayacağına ve dolayısıyla da yıkanmayacağına dair ahdetmişti. Çok geçmeden de iki yüz kişilik bir güçle Necdiyye tarafına doğru ilerlemeye başlayacaktı. Onlar için bu, ilk defa denedikleri bir stratejiydi ve bunu, Bedir öncesinde kullanan […]

Gatafân gazvesi ve bir suikast girişimi

Bir başka bilgi de Benû Sa’lebe ve Muhârib yurdundan geliyordu; sözde Efendimiz’i etrafından kuşatıp da tüketmeyi planlamışlardı. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), yerine Hz. Osman’ı vekil bırakarak dört yüz elli kişiyle birlikte Rebîülevvel ayının on ikisinde yola çıktı. O’nun ashâbıyla birlikte gelişini duyunca Benû Sa’lebe ve Muhârib orduları dağılıp kaçmış ve dağlara […]

Umeyr İbn-i Vehb’in suikast girişimi

Bedir Savaşı’ndan oğlu Vehb İbn Umeyr Müslümanların elinde esir olan Umeyr İbn Vehb, Kâbe’de karşılaştığı Safvân İbn Ümeyye’ye dert yanacak ve Bedir’de aldıkları mağlubiyetin acısını dile getirecekti. O da dertliydi ve bunun üzerine Umeyr, Safvân’a şunları söyleyecekti: – Allah’a yemin olsun ki, ödeme imkânı bulamadığım şu üzerimdeki borçlar ve benden sonra perişan olacaklarından endişe ettiğim […]

Kaynukâlıların ihaneti ve kalelerinin kuşatılması

Benû Kaynukâ, Medine’de yerleşik üç ana Yahudi kabilesinden birisini oluşturuyordu ve hicret sonrasında yapılan anlaşmada bu kabilenin de imzası vardı. Abdullah İbn Selâm’ın kabilesiydi bu. Müslüman olduktan sonra Abdullah İbn Selâm’ı da çok sıkıştırmış ve bu tercihini bir türlü hazmedememişlerdi. Son gelişmeler, onların bu anlaşmaya sadık kalmadıklarını gösteriyordu. Zira Bedir’de kazanılan zafer, ciddi manada onları […]