Browsing tag

Uhud

Uhud’da Efendimiz’in (sas) sebatı

Ortalığın mahşer meydanına döndüğü bu sırada Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), yerinden bir adım oynamamış, düşmana karşı olduğu yerde sabit kalmıştı. Mekke müşriklerine en yakın yerde O (sallallahu aleyhi ve sellem) duruyor ve üzerine doğru gelenlere ok atıyordu. Hatta bu esnada yayının kirişi kırılmıştı. Yanında, çok az insan kalmıştı. O gün Efendimiz’in yanından ayrılmayan […]

Hz. Mus’ab’ın şehadeti ve Uhud’u sarsan yalan haber

Müşriklerin esas hedefleri kuşkusuz Allah Resûlü idi ve bu kargaşada O’nu hedef hâline getirmişlerdi. Utbe İbn Ebî Vakkâs adındaki bir müşrik, ardı ardına dört tane taş atmış ve bunlardan biri Efendimiz’in mübarek yüzüne isabet etmişti. Bu sebeple alt sağ dişi kırılmış ve mübarek dudakları da yaralanmıştı. Müşrikler, bu bir anlık dağınıklığı fırsat bilmiş, üst üste […]

Efendimiz’in (sas) Uhud’da yaşadıkları ve kavmine merhameti

Her Şeye Rağmen Merhamet Bu arada Allah Resûlü’nün miğferi de parçalanmış ve miğferin halkalarından iki tanesi yanaklarına saplanmıştı. Bununla da kalmamış ve Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Medine’den gidip de Mekke ordusuna katılan Ebû Âmir’in tuzak kurmak için kazdığı kuyulardan birisine düşmüş ve bayılacak gibi olmuştu. Ashâb-ı kirâm hazretlerini çileden çıkaran manzaralardı bunlar. Hemen […]

Uhud’da Hz. Hamza’nın (ra) şehit edilişi

Uhud günü düşmanla yaka paça olurken Efendimiz’in önünde sadece amcası ve sütkardeşi Hz. Hamza vardı. ‘Allah’ın aslanı’ diye anılan Hz. Hamza’nın eliyle o gün Allah (celle celâluhû), düşman arasından otuz bir kişiyi öldürmüştü. Düşman sancaktarlarından bazılarını da o öldürmüş ve böylelikle bidâyette yaşanan hezimette önemli bir rol oynamıştı. Elbette böyle bir aslanın çok düşmanı olurdu. […]

Uhud’da ilâhî yardım

Küçük gibi görünen büyük bir ihmâlin nelere mâl olduğunu herkes görüyordu. Belki de daha büyüklerini gelecekte yaşamamak için Allah (celle celâluhû), Resûlü’nün etrafında böyle bir örneği bütün ümmet-i Muhammed’e gösteriyor ve can alıcı bir noktaya dikkat çekiyordu. Zira muvaffakiyet, Allah ve Resûlü’ne mutlak itaatten geçiyordu. Şimdi ise herkes, canını dişine takmış, Allah ve Resûlü için […]

Niyet farkı ve Kuzman

Yapılan ameller ve ortaya konulan gayretler farksız olsa da, sonuçları itibarıyla insanlar aynı kefede değerlendirilmiyordu. Niyet, berrak bir suyun konulduğu bardağa benziyordu ve bu bardağın rengine göre bir görüntü veriyordu. O gün Uhud’da da aynı şeyler olacaktı. O gün Uhud meydanında ortalığı kasıp kavuran Kuzmân adında birisi vardı. Hz. Hamza’ya benzer kahramanlıklar sergiliyor, düşman safları […]

Uhud’da yeniden toparlanma ve tedavi

Kahramanlar Geçidi ve Yeniden Toparlanma Efendimiz’in öldüğü şayiasının çıktığı andan itibaren Uhud, O’nun dizinin dibinde yetişenlerin kahramanlıklarını sergileyecekleri bir alan hâline dönüşüvermişti. Abdullah İbn Cahş ile Sa’d İbn Ebî Vakkâs’ın ölümüne dua yarışına girdikleri bu demlerde Hayseme İbn Hayseme gibi daha nice yiğitler ölüme koşuyor, Hanzala İbn Ebî Âmir misali fütüvvet ruhlu insanların zifafa gidercesine […]

Mekkelilerin çekilişi ve Uhud’daki elim manzara

İşin bu noktasında âdeta Uhud’da zaman durmuştu; iki tarafın da büyük kayıpları vardı ve Mekke ordusunun kumandanı Ebû Süfyân, yeniden Müslümanlara saldırmayı tehlikeli buluyordu. Zira Uhud’un eteklerine çekilen ashâb-ı Resûlillah yeniden toparlanmaya başlamış ve bu toparlanma onu bir hayli ürkütmüştü. Bir de, savaş başlamadan önce ayrılan üç yüz kişilik grubun niçin ayrıldığından haberdar değillerdi; bunların […]

Hz. Hamza, Hz. Mus’ab ve Şehidlerin Defni

Hz. Hamza’nın son durumu Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) çıkmış: – Amcamın başına neler gelmiş, diye tekrarlayarak Allah’ın aslanı Hz. Hamza’yı arıyordu. Derken onu Hz. Ali, Batnı’l-Vâdî denilen yerde buldu ve doğruca Allah Resûlü’nün yanına gelerek haber verdi. Resûlullah, hızlı adımlarla onun olduğu yere geldi. Hz. Hamza’nın karnı yarılıp ciğeri çıkarılmış, burun ve kulakları da […]

Uhud’dan ayrılış ve Medine’nin sabrı

Uhud’dan Ayrılış Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) o gün, kendisinden önce Medine’ye elçi olarak gönderdiği Mus’ab İbn Umeyr’in yanına da gelecekti. Mus’ab, Allah davası uğruna kol ve kanadını feda etmiş olmasına rağmen, arkada Resûlullah’ı yalnız bırakıp da gidiyor veya O’na uzanacak bir elin önüne geçip de engelleyemeyecek olmanın hacaletiyle yüzünü saklamaya çalışmış Uhud’da yatıyordu. […]