Browsing tag

son

Ebû Cehil’in Oğlu İkrime’nin Müslüman Oluşu ve Nebevî Şefkat

Ümmü Hakîm, Nebevî Huzurda Ebû Süfyân’ın hanımı Hind ile birlikte Safâ Tepesi’ne gelip de bey’at eden kadınlardan birisi de Ebû Cehil’in oğlu İkrime’nin hanımı Ümmü Hakîm idi. O güne kadar hep küfre merkez olmuş Ebû Cehil evinin kin ve nefretini soluklamış, her adımı Müslümanlığın aleyhinde cereyan eden bir cepheleşmenin tarafı olmuştu. Ancak akışın mecraını bulduğu […]

Efendimiz’in (sas) Son Umresi ve Hikmet Dolu Hadiseler (5 Zilhicce 10 Hicrî)

Bugün, iki yıl aradan sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Kâbe’nin birbirine kavuşacağı büyük gün! Zira hâtıralarıyla kendini hatırlatmaya başlayan Kâbe, az öteden misafirlerine el sallıyor!  Her zaman olduğu gibi yine çok erken kalkılmış, Teheccüd’le aydınlanan geceler, nöbetini artık sabaha devretmişti. Vaktin yaklaşmasıyla birlikte Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), namaz öncesinde gusül abdesti […]

Efendimiz’in (sas) Son Peygamber Olması

Cenâb-ı Hakk, ilk peygamberden itibaren her kavme bir yol gösterici göndermiş ve nübüvvet müessesesini de, Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile sona erdirmiştir: “Muhammed, içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, lakin Allah’ın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilir.” Âyette geçen “Hâtem” kelimesi yüzük üzerine kazılmış “mühür” anlamına gelir. Bu kelimenin iki farklı […]

…Ve Gaybın Son Habercisi

Allah, kâinat ve insan konusunda son sözü, varlık ağacının çekirdeği, kâinat kitabının ille-i gâiyesi ve Hakk’a davetin en gür sesi olan Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) söylemiştir. “Gayb” ve “Gaybü’l-gayb”ın son habercisi O, eşya ve hâdiselerin yanıltmayan yorumcusu O, insan ve Yaratıcı münasebetini hem de herhangi bir iltibasa meydan vermeyecek şekilde ortaya koyan O […]

Ebû Tâlib’e Son Müracaat

Yılların yorgunluğu, artık Ebû Tâlib’in belini bükmüş; adımlarını bile atarken zorlanacak hale getirmişti. Artık, ayağının biri mezarda sayılırdı. Sadece kendisinin değil, aynı zamanda kabilesinin yükünü de bugüne kadar omuzlarında taşımış; herkesin karşı çıkmasına rağmen, bir de yeğeninin sorumluluğunu üstlenerek mihnet koylarında iniltili bir hayat sürmüştü. Belli ki artık, yeni bir yük daha kaldıracak durumda değildi. […]

Son Umut

Kureyş’in önde gelenleri yanından ayrılınca Ebû Tâlib, yeğenine döndü ve yılların tecrübesiyle şunları söyledi O’na: – Vallahi de ey kardeşimin oğlu! Onlardan imkansız bir şey istemedin! Efendiler Efendisi’ni ümitlendiren bir cümleydi bu. Nihayet, yıllar sonra amcası da İslâm’a geliş emaresi göstermiş; iman adına bir kapı aralamıştı. Her fırsatı değerlendirmek isteyen müşfik Nebi, büyük bir ümitle […]

Mekke’ye Atfedilen Son Nazar

Bu sırada Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), son kez Mek­ke’ye doğru yöneldi; belli ki içine, peygamberlerin uğrak yeri, yeryüzündeki ilk binanın sahibi ve kendisinin de ikizi sayılan bu beldeden ayrılığın hüznü çökmüştü. Adeta, yüreğini bırakıp da gidiyordu. Halbuki, vahiy geleceği ana kadar kırk yıl beklemiş ve bu süre içinde de, sıklıkla Hira’ya çıkıp oradan, […]

Gurûba Doğru

Bir tarafta bu aksiyon devam ediyor olsa da Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), ashâbıyla vedalaşmaya çoktan başlamış ve yönünü ‘Refîk-ı A’lâ’ya tevcih etmişti! Bir yıldır bu vedanın işaretlerini veriyordu; Hz. Muâz’ı Yemen’e gönderirken söyledikleriyle veda haccında ashâbıyla helalleşmesi hep bu ayrılığın sinyalleriydi. Önceki senelerden farklı olarak, bu yılın Ramazan ayında yirmi gün itikâfa çekilmişti. […]

Ayrılık Vakti ve Son Gün

Perşembeden bu yana Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), namazlara çıkamamış ve ashâbına imam olup namaz kıldıramamıştı. Ancak ashâbın ümitle bekleyişi devam ediyor, o gün geldiği gibi, belki bugün de gelir diye ümit ediyorlardı. Yine bir pazartesi günüydü; takvimler, Rebîülevvel ayının on ikisini gösteriyordu! Bugünün sabah namazına da, bir umut deyip gelmişlerdi; iyileştiğini görmeyi ve […]