Browsing tag

Kâbe

İnsan ve Kıble İhtiyacı

Arapçada yön ve cihet manasına gelen “kıble” kelimesi, ıstılahta ibadetler için özellikle de namaz kılmak için dönülecek yönü belirten bir kavramdır. “İbadetler için” diye zikretmemizin sebebi namazın yanında dua ederken, kurban keserken, ihrama girerken ve ölüyü kabre yerleştirirken de kıblenin yönümüzü belirleyen bir şiar olarak karşımıza çıkmasıdır. Hatta Müslümanlar bu şiara o kadar saygılı olmuş […]

Kâbe’yi Kıble Edinen İlk Sahabî: Bera İbn-i Ma’rûr

Takvimler, Risalet’in 13. yılı Zilhicce ayının 12’sini gösteriyordu. Hac mevsimiydi. Allah Resûlü’nün Yesrib’den beklediği özel misafirleri vardı. Hz. Mus’ab İbn-i Umeyr gayretlerinin semeresini almış ve 75 Medineli Müslümanı, Mina’da Allah Resûlü’yle buluşturmak için yola çıkmıştı. Büyük çoğunluğu Rahmet Peygamberi ile ilk defa görüşecek ve O’nu (aleyhissalâtu vesselâm), Medine’ye davet edeceklerdi. Gelenler arasında Hazrec’in Selimeoğulları kolunun […]

Kıblenin Kâbe Oluşu (15 Receb Hicrî 2)

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Medine’ye hicret ettikten sonra ilk olarak Mescid-i Nebevî’nin inşasına başlamış ve mescidin kıblesini de Mescid-i Aksa’ya doğru belirlemişti. Bu konuda nihai, kesin ve bağlayıcı bir hüküm henüz inmediğinden dolayı Allah Resûlü, Mekke’deki uygulamayı Medine’de de devam ettirmişti. Bu aynı zamanda Yahudi toplumuyla arasında diyaloğa köprü olacak ortak bir nokta […]

Bekke’de Yankılanan Ses ve Hz. İbrahim’in Duaları

Asırlar öncesinden Bekke vadisinde bir ses yankılanıyor: – Bizi, bu yalnız ve ıssız vadide bırakıp da nereye gidiyor-sun ey İbrahim?İtimat ve tevekkül zirvesinin sahibi Hz. İbrahim’de, yankılanan sese cevap mahiyetinde hiçbir hareket yok. Zira o, sadece kendisine denileni yapıyor ve emre itaatten taviz vermek istemiyordu. Çünkü bu, ilahî bir yönlendirmeydi; asırlar sonra geleceğinin muştusu verilen […]

Tahvîl-i Kıble

Gerek ilk günden itibaren kılınan nafile namazlarda gerekse İsrâ ve Miraç sonrasında farz kılınan namazlarda hep Kudüs tarafına dönülüyordu. Elbette burası da, içinde Beyt-i Makdis’i barındıran ve Allah’ın mübarek kıldığı bir mekândı; ancak Allah Resûlü’nün gönlü Kâbe’deydi ve bugüne kadar hep bir beklenti içindeydi. Mübarek başlarını semaya kaldırıyor ve yüzünü Kâbe’ye çevireceği zamanı hasretle bekliyordu. […]

Kâbe’nin Anahtarı ve Kâbe’nin içinde inen tek âyet

Hz. İbrahim tarafından inşa edilen Kâbe‘nin iki kapısı vardı. Bir kapı Kâbe‘ye girmek için diğeri de çıkmak için yapılmıştı. İkinci kapı şu andaki mevcut kapının tam simetriğinde bulunuyordu. Her iki kapı da yer seviyesindeydi ve bu giriş-çıkışları kapatan bir kapı yoktu. İsteyen herkes Kâbe’ye rahat girip çıkıyordu. Kâbe’ye ilk kapının ne zaman takıldığı tam bilinmemektedir. […]

Kâbe’nin İçi ve Peygamber Efendimiz (sas)

İç kısmı itibarıyla Kâbe dört köşeli geniş bir salon görünümündedir. Taban alanı 145 metre karedir ve tamamen mermer döşelidir. Rükn-ü Irakî köşesinde, çatıya çıkmak için merdiven yapılmış ve burası bir kapıyla kapatılmıştır. Daha önce kapının bulunmadığı bu yerde sadece bir perde vardı. Perdenin üzerinde tevbe ayeti yazılıydı. Perdenin yerine kapı yapılınca aynı ayet bunun üzerine […]

Fil Hadisesi

Beri tarafta Abdulmuttalib’in başında bir gaile daha vardı; Habeş meliki Necâşî’nin Yemen valisi Ebrehe, ordusunu toplamış Kâbe’yi yıkmak için geliyordu. Bu şahıs, insanların ibadet maksadıyla Kâbe’ye yönelmelerini kıskanarak, alternatif olsun diye kendi topraklarında bulunan San’a’da büyük bir mabed yaptırmıştı. Heybet ve ihtişamını tamamlayabilmek için elindeki bütün imkânları seferber etmiş ve onu, devrinin zirvesindeki her türlü […]

Kâbe ve Müştemilâtı

Kâbe Kur’ân’ın beyanıyla, “Yeryüzünde ibadet yeri olarak inşa edilen ilk ev, Mekke’deki Kâbe’dir. İnsanlar için hidayet kaynağı kılınmış, feyizli ve bereketli bir mekandır.” Hayatta huzur ve sükûn arayan insanoğlu için de emniyet ve güvenin yurdu olarak belirlenmiş bir sevap kaynağıdır. Yerden yükselmeyi ifade eden (كعب) fiilinden türetilen Kâbe, “Küp şeklindeki yapı” demektir. Hz. Adem’den (aleyhisselam) […]

Batılın Zail Oluşu ve Kâbe

Artık ortalık durulmuştu; Mekkelilerde derin bir sessizlik hâkimdi. Allah Resûlü, çadırında gusül abdesti aldı ve Allah’ın lutfettiği bu neticeye bir şükür ifadesi olarak önce sekiz rekât namaz kıldı ve ardından da devesini getirmelerini emretti. Kasvâ, çadırın kapısına kadar getirilmişti ama Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), zırhıyla miğferini de giymek için yeniden çadırına dönecekti! Şimdi silahını […]