Browsing tag

ilgi

Efendimiz (sas) ve Gençlerin Yalnızlık Problemi

Dünden bugüne gençlerin karşısına çıkan ilk ve en önemli problemlerden birisi de yalnızlıktır. Çocukluktan gençliğe geçiş, büyüdükçe azalan aile ilgisi, sevgi, şefkat, iltifat ve takdir eksikliği, aile içi geçimsizlik ve sağlıklı iletişimden yoksunluk, aşağılanma, sürekli öfkeyle karşılık bulma, topluma hâkim olan karamsar hava, mahalle baskısı, içe hapsedilen soru ve sorunlar, yaşanılan yerin sunduğu gelecek olanakları, […]

Nebevî Bir Metot: Kişiye Özel Eğitim

İnsanların karakteri, ruhî ve zihnî kabiliyetleri birbirinden farklıdır. Bu açıdan her insan, müstakil bir âlemdir. Dolayısıyla toplu eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yanında kişisel donanım farklılıklarının gözetilmesi ve her insanın şahsi hususiyetlerine göre de birebir ele alınması gerekir. Allah Resûlü de insanların karakter ve kabiliyetlerindeki bu farklılığa üç ayrı benzetmeyle işaret etmiş ve eğitimde, kişiye özel hal ve […]

Nebevî Eğitimin İlkeleri (2): “SEV VE ŞEFKATLİ OL!”

Eğitimin mayası ve temel esası sevgidir. Şefkat de sevginin hayata yansımış ve eyleme dönüşmüş halidir. Bu yönüyle rahmet/şefkat, sevginin meyvesi, sevgi de merhametin çekirdeğidir. Bu iki temel dinamik olmadan eğitim ve öğretim düşünülemez. Zira kalp ve duygulara ilave zihni, muhakemeyi açan ve güçlendiren, hafızayı besleyen ve kuvvetlendiren en etkili iki temel dinamik sevgi ve şefkattir.  […]

Efendimiz’in (sas) Hayatında Hizmet ve Aile Dengesi

Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) her işinde bir denge insanıydı. Rabbine, nefsine, ailesine, komşularına, arkadaşlarına ve içinde yaşadığı bütün çevresine karşı vazifelerini hakkıyla yerine getirir ve bunların birini diğerine mâni görmezdi. Allah’a kulluğa çok rağbet etmesine rağmen ailesini, arkadaşlarını, komşularını asla ihmal etmezdi. İbadette aşırılığa kaçarak kulların hakkını Allah’a, ya da tefrite girerek, Allah’ın […]

Efendimiz’in (sas) Yabancı Heyetleri Ağırlaması

Allah’ın insanlığa son peygamber olarak görevlendirdiği Efendimiz (s.a.s.) bir taraftan çevredeki kabile ve devletlere elçi ve nâmeler gönderirken diğer taraftan da onlardan gelen temsilci ve mektuplara muhatap oluyordu. Hususiyle Mekke’nin fethini müteakip Kureyş’in, ardından da başka bir güçlü kabile olan Hevâzin’in İslâm’ı kabul etmesiyle Arap Yarımadası’nın muhtelif bölgelerinde ikamet eden kabileler Medine’ye heyetler göndermeye başladılar.1 […]