Browsing tag

Hudeybiye

Rıdvân Beyatı

Hz. Osman ve on sahabenin şehit ediliş haberi Hudeybiye’ye ulaşır ulaşmaz Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem): – Herhalde Kureyş’le savaşmadan buradan ayrılmayacağız, diyerek ashâbını beyata çağırdı. Kendileri de, Benî Mâzin İbn Neccâr’ların evlerinin bulunduğu yere doğru gelmiş ve buradaki bir ağacın altında durup oturmuştu: – Allah (celle celâluhû) Bana, biat yapmayı emrediyor, diyordu. Efendiler […]

Hudeybiye Anlaşması ve Hz. Ömer’in Feveranları

Hudeybiye Anlaşması Maddeleri Süheyl İbn Amr ve arkadaşları yeniden Mekke’ye dönmüş ve Hudeybiye’de gördükleri manzarayı olanca açıklığıyla Kureyş’e anlatmaya başlamışlardı. Arkadaşlarının öldürüldüğü haberi gelir gelmez her bir sahabînin aldığı tavırdan ve Allah Resûlü’nün beyat davetine icabet etmedeki süratlerinden oldukça etkilenmiş, bütün imkânsızlıklara rağmen savaşma konusundaki kararlılıklarından da ciddi manada çekinmişler ve gördüklerini arkadaşlarına anlatmışlardı. Müslümanların […]

Hudeybiye Anlaşması’nın yazıya geçirilmesi ve Ebû Cendel

Hudeybiye’de anlaşmaya varmakla ortalık durulmuş ve maddelerin yazıya geçirilerek tasdik edilmesi kalmıştı. Efendiler Efendisi’ne dönen Süheyl İbn Amr: – Haydi şimdi bunları bir kâğıda yaz, dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), yanına Hz. Ali’yi çağırdı ve: – Yaz, dedi. ‘Bismillahirrahmânirrahîm!’ – Rahmân ve Rahîm de ne demek, diye tepki gösterdi Süheyl. Duraksamıştı; […]

Hudeybiye’de ihramdan çıkış, istişare ve dua

Buraya kadar ashâb-ı kirâmın, Efendiler Efendisi’nin gördüğü rüyanın tahakkuk edeceğinde zerre kadar tereddüdü yoktu; bunun için Hudeybiye’ye kadar gelmiş ve hep, yıllar sonra yeniden Kâbe’yi tavaf etmenin hayallerini kurmuşlardı. Yirmi gündür burada yaşadıkları, şartları ağır bir anlaşma yapılarak geri dönüş hazırlıklarının başlamış olması ve son olarak da Ebû Cendel’in durumu onları ciddi manada sarsmıştı. Şimdi […]

Hudeybiye’den dönüş, bereketlenen yemek ve üç kişinin hali

Artık Hudeybiye’den ayrılmışlar ve Medine’ye doğru ilerliyorlardı; önce Mehrü’z-Zehrân, ardından da Usfân’da konakladılar. Yiyecekleri kalmamıştı ve Allah Resûlü’ne gelerek, bineklik develerini kesmeleri konusunda kendilerine izin vermesini talep ettiler; Allah Resûlü de onlara bu izni verdi. Sevinmişlerdi; ancak bu sevinçlerini yaşayamadan konuyu duyan Hz. Ömer olaya müdahale edecek ve Efendimiz’e gelerek: – Yâ Resûlallah, diyecekti. “Böyle […]

Hudeybiye, en büyük fetihtir!

Büyük bir kazanımla geriye dönüyorlardı; ancak Resûl-ü Ekrem Hazretlerinin kulağına bir kısım konuşmalar gelmişti. Bazıları, Hudeybiye’nin bir fetih olmadığını söylüyordu. Kurbanlarını kesemeden ve Beytullah’ı da tavaf edemeden geri dönüyor olmalarının da bunun bir göstergesi olduğunu düşünüyorlardı. Onlara göre, mü’min olduğu hâlde kendilerine sığınan insanların müşriklere iade edilmesi de bu düşüncelerini doğruluyordu. Her söylenti, din adına […]

Ebû Basîr (ra) gelişi ve anlaşmaya sadakat

Hudeybiye’den dönen Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ashâbıyla birlikte  artık Medine’ye gelmişti. Çok geçmeden Ebû Cendel’den sonra bu sefer de, Mekke müşriklerinin eza ve cefalarından kurtulup kendini Resûlullah’ın güven veren semtine atmak isteyen Ebû Basîr çıkagelmişti; Zühreoğullarının müttefikiydi. Ancak o da, Mekke’de Müslüman olunca Ebû Cendel gibi hapisler, işkenceler, envâiçeşit hakaretlere maruz kalmıştı. Şimdi ise, bir […]

Hudeybiye Anlaşması’nın İhlali ve Peygamber Efendimiz’in (sas) Duruşu

Hudeybiye anlaşmasının üzerinden yirmi iki ay geçmiş, bu süre zarfında Mekke cihetinden herhangi bir olumsuzlukla karşılaşılmamıştı. Takvimler, sekizinci yılın Şa’bân ayını gösteriyordu. Sabahın erken saatlerinden birinde Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), yanında bulunan Âişe Validemize: – Ey Âişe, diye seslenecekti. “Huzâa cihetinde önemli bir hadise oldu!” Durup dururken böyle bir haber karşısında Âişe Validemiz […]

Bırakınız onları! Varsın, kötülüğün başı da sonu da onların olsun!

Beş yıl dokuz aydır beldeleri Mekke’den ayrı düşen Muhacirlerin; onlara memleketlerini ve meskenlerini sonuna kadar açan Ensârın gözünde tüten ve gönlünde tüllenen bir yer vardı: Kâbe! Kıbleleri, Gönüllerinin Efendisi’nin ruh ikizi. Yıllardır onlar kulluk ve Kâbe demiş ama Mekkeliler hep kılıç ve kanla karşılık vermişti. Medine’de bu özlem ve zulüm içerisinde bahar edalı ve endamlı […]

Siyer Felsefesi ve Hudeybiye Sulhü

Siyer-i seniyye, Kur’ân-ı Kerim’in nasıl anlaşılması gerektiğini gösteren, nassların müfessir bir mümessili konumunda bulunan ve sürekli başvurulması gereken önemli bir kaynaktır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek hayatıyla, sözleri, tavır, davranış ve takrirleriyle vahye uygun bir hayatın nasıl yaşanacağını göstermiştir. Her birisi birer dil erbabı olan sahabe-i kiram efendilerimiz de, bu iki kutsî […]