Browsing tag

Efendimiz

Kadın konusuna vurulan kalıcı neşter

Cahiliye adetlerinden kaynaklanan problemlere rağmen hayat devam ediyordu! Belli başlı hâdiseleri kollayarak Vahiy meleği Cibrîl-i Emîn (aleyhisselâm) Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) geliyor ve getirdiği hükümlerle hemen her gün, düne ait bir olumsuzluğa neşter vuruluyor, insanlık medeniyetine doğru hızla mesafe alınıyordu. Bir gün Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına, Amra Bint-i Hazm adında […]

Yeni Doğan Bebek İçin Yapılacak Dua

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’de olduğu gibi yeni doğan bebeğin kulağına ezan okur ve bir hurma ile tahnik yapardı (Hurmayı ağzında çiğneyerek çocuğun damağına sürerdi.) Ardından da ona, Hz. İbrahim‘in (aleyhissalâm), oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak için okuduğunu haber verdiği şu duayı okurdu: أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّآمَّةِ […]

Aktif bir sabır örneği: Dâru’l-Erkam

İlk vahyin inişinden sonra Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) büyük bir heyecan içinde evine dönmüş; gelen ilk vahyi ve öğretilenleri önce en yakınında bulunanlarla ve güvendiği dostlarıyla paylaşmıştı. Bu görüşmeler esnasında sırasıyla Hz. Hatice ve hane halkından Hz. Ali, Hz. Zeyd İbn-i Harise ve daha sonra Hz. Ebu Bekir, peygamberimizin nübüvvetini tasdik etmişti. Hz. Ebu […]

Önce cephe ardından mazlumun yanı: Ficar ve Hılfü’l-Fudûl

Fîcâr Savaşları Hemen her hareketiyle diğer akranlarından ayrılan Efendiler Efendisi, artık yirmi yaşlarına gelmiş ve her haliyle Mekkelilerin takdirini kazanmıştı. Gelişmeler karşısındaki duruşu ve sonuçları itibariyle ortaya koyduğu yorumları dikkatle izlenir olmuş, kararlarındaki isabet sebebiyle müracaat kaynağı haline gelmiş ve bugüne kadar ortaya koyduğu çizgi vesilesiyle yavaş yavaş kendisine, en güvenilir insan mânâsında ‘el-Emîn’ denilmeye […]

Hz. Hadîce validemizle izdivaca giden yol ve evlilik

Olurunu alır almaz hemen Hatice’nin yanına gitti Ebû Tâlib. Zira Hz. Hatice’ye, yeğenini bizzat anlatma lüzumunu hissediyordu. Çünkü O, Mekke’nin en güvenilir ve en kaliteli insanıydı. Öyleyse, O’nunla iş yaparken bu nazara alınmalı ve yine O’na verilecek ücret de başkalarından farklı olmalıydı. Böyle bir iş için Hz. Hatice’nin, başkalarına ne kadar ücret verdiğini de biliyordu […]

Hayber sonrası gelişmeler: Mekkelilere yardım…

Hayber ganimetleriyle Medine’ye dönen Efendiler Efendisi, bu imkânlarla iki önemli icraat yapacaktı: Öncelikle, mal ve mülklerini Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret eden Muhâcirlere, kapılarını açıp da mallarını onlarla bölüşen Ensâr’a bu mallarını geri vermeleri talimatı verecek ve kendisi de bunu bizzat uygulayacaktı. Zira Hz. Enes’in annesi Ümmü Süleym’in, hicret sonrasında kendisine hediye ettiği bir hurmalık vardı […]

Hicret Yurdunda Ticaret ve Efendimiz (sas)

Hicret, gönüllerin fethine giden yolda cebr-i lütfi bir adımdı. Bu uzun yolda daha aşılacak çok engeller vardı. Yesrib’e varmak hedef değildi. Gaye, vardıktan sonra öncelikle kendi değerlerini yaşayabilmek ve sahip oldukları güzellikleri yeni kardeş ve komşularıyla paylaşmaktı. Tabiatıyla bu yüce gayenin gerçekleşmesi için muhacirlerin ekonomik durumunun bir an önce düzeltilmesi gerekiyordu. Bu iş, hicretin devam […]

Efendimiz’in (sas) âhirette şâhid olması

Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendisine has özelliklerinden birisi de kıyâmet gününde hem diğer insanlara hem de ümmetine şâhit olmasıdır. O, umûmî mânada bir şâhittir. “Ey şanlı Peygamber! Biz seni insanlar hakkında şahid, müjdeci, uyarıcı olarak gönderdik.” âyetine göre O, Allah’ın birliğine şâhit, Allah’a nasıl kulluk edileceğine delil gösterilecek örnek ümmetin, tasdik, yalanlama, uymak […]

Kâinat çapında bir vak’a: Kutlu Doğum

İnsanlığın iftihar Tablosu’nun doğumu, topyekûn insanlığın da yeniden doğumu sayılır. O’nun dünyayı şereflendireceği güne kadar akın karadan, gecenin gündüzden, gülün de dikenden farkı yoktu; dünya âdetâ umumî bir mâtemhâne, varlık da tıpkı bir kaostu.. O’nun eşyanın yüzüne çaldığı nur sayesinde, zulmet ziyâdan ayrıldı, geceler gündüze kalboldu; kâinat kelime kelime; cümle cümle, fasıl fasıl okunur bir […]

Ey Güzeller Güzeli Sevgili Gel!..

İlk yaratılan nur O’nun nurudur. O zuhur etmezden evvel gündüzün geceden, baharın da kıştan farkı yoktu. İyilikler, kötülüklerle iç içe; akıl nefse yenik, ruh da bedenin esiri idi. Varlığın sırrını keşfedip akla yüksek hedefler gösteren, düşünceye kapılar açıp insanın ebedlere namzet olduğunu âlemşümul bir dille haykıran O’dur. Her şey gibi zaman da gerçek manasını o […]