Browsing tag

Ebu Talib

Allah Resûlü ve Amcaları

Mekkeliler İçinde Efendimiz’in Gözü Kulağı: Hazreti Abbas Hazreti Abbas’ın hayatına bir bütün olarak bakıldığında, onun çok erken dönemde Resûl-i Ekrem Efendimiz’le (sallallâhu aleyhi ve sellem) sıkı bir irtibatının olduğu ve İslâm’ın intişarı, Allah Resûlü’nün müşriklerin saldırıları karşısında korunması gibi hususlarda Peygamber Efendimiz’e tavsiyelerde bulunduğu görülmektedir. Meselâ Akabe biatları esnasında Efendimiz’in yanında bulunan Hazreti Abbas, Ensar’ın […]

Önce dede ardından amca himayesi

Dede Abdulmuttalib’in himayesi Hz. Âmine’nin vefat edip de Efendiler Efendisi’nin öksüz kalışı, herkes gibi Abdulmuttalib’i de üzmüştü. Artık torunu Muhammed’e, anne ve baba yokluğunu hissettirmeyecek sıcaklıkta bir sevgi gösteriyor ve onun üzerine titriyordu. Kâbe’nin gölgesinde kendisi için kurulan bir sedir vardı ve insanlarla burada buluşup konuşur, Mekke’ye ait işleri buradan deruhte ederdi. Kendi oğulları dahil […]

Boykot Yılları; Efendimiz (sas) ve Ashâbının Duruşu

Bi`setin yedinci senesi, Muharrem ayının ilk günüydü. Bu tarihe kadar İslâm’ın inkişâfına mani olmak gayesiyle müşrikler tarafından girişilen her teşebbüs boşa çıkmıştı. Baş düşman ilan ettikleri Allah Resûlü’nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) davasından vazgeçirmek, O’na gönül verenleri inançlarından döndürmek ve O’na yönelenlere engel olmak için başvurmadıkları yol, yapmadıkları zulüm ve işkence kalmamıştı. Her şeye rağmen […]

EBÛ TÂLİB’İ İKNA ÇABALARI

Beri tarafta Kureyş, her geçen gün artarak devam eden bu gayretlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirmek için yeniden Ebû Tâlib’in kapısına dayanmıştı: – Bak, Ebû Tâlib! Şüphesiz ki sen, yaş ve tecrübe itibariyle büyüğümüzsün; konumun itibariyle hepimizden üstünsün! Sana daha önce de gelmiş ve yeğeninin yaptıklarına bir son vermeni istemiştik; ama sen, buna yanaşmadın! Allah’a yemin […]

Ebû Tâlib’in Çabası

Gerçekten de bu, kendi lehlerine kamuoyunu oluşturabilmek için Kureyş’in kurguladığı, bugünkü mânâda medyatik bir plandı ve bu planla sonuç almak, o günkü şartlarda da kuvvetle muhtemel gözüküyordu. Onların bu planını duyar duymaz, yine amca şefkati –hem de bu sefer, sadece yeğeni için değil; içinde kendi oğlu Ca’fer’in de bulunduğu, yeğeninin Habeşistan’daki emanetleri adına– devreye girecek […]

Ebû Tâlib’e Son Müracaat

Yılların yorgunluğu, artık Ebû Tâlib’in belini bükmüş; adımlarını bile atarken zorlanacak hale getirmişti. Artık, ayağının biri mezarda sayılırdı. Sadece kendisinin değil, aynı zamanda kabilesinin yükünü de bugüne kadar omuzlarında taşımış; herkesin karşı çıkmasına rağmen, bir de yeğeninin sorumluluğunu üstlenerek mihnet koylarında iniltili bir hayat sürmüştü. Belli ki artık, yeni bir yük daha kaldıracak durumda değildi. […]

Ebû Tâlib’in Son Nasihatleri

Tadacaklardı… Ama, her şeyin bir zamanı vardı. İşin burasında yaşlı amca Ebû Tâlib, Kureyş’in temsilcilerine döndü ve şunları söyledi: – Ey Kureyş cemaati! Sizler, Allah’ın, yarattıklarının içinden seçtiği ve Arapların kalbi konumundaki kimselersiniz; itaat edilmesi gereken seyyidler hep sizin aranızda, gözünü budaktan sakınmadan tehlikelerin üzerine giden kahramanlar, cömertlik ve civanmertlikte vüs’at yaşayanlar da hep öyle! […]

Son Umut

Kureyş’in önde gelenleri yanından ayrılınca Ebû Tâlib, yeğenine döndü ve yılların tecrübesiyle şunları söyledi O’na: – Vallahi de ey kardeşimin oğlu! Onlardan imkansız bir şey istemedin! Efendiler Efendisi’ni ümitlendiren bir cümleydi bu. Nihayet, yıllar sonra amcası da İslâm’a geliş emaresi göstermiş; iman adına bir kapı aralamıştı. Her fırsatı değerlendirmek isteyen müşfik Nebi, büyük bir ümitle […]

Ve Hüzünlü Veda

Evet, bu bir muhabbetin eseriydi; ama bir türlü olmuyor, neticeye gidilemiyordu. İşte bu son hamle de, yeni ve son bir ümitti. Yeğeninin bu kadar içten ümit beslemesini görünce Ebû Tâlib: – Ey kardeşimin oğlu, diye seslendi. Daha sesinin tonunda, “O kadar da ümitli olma!” mesajı gizliydi. Bir anlık durgunluktan sonra da: – Vallahi de, şayet […]

Efendimiz’in sallallâhu aleyhi ve sellem Amcası Ebû Talib Vefat Etmeden Önce İman Etmiş Midir?

Ebû Talib’in iman edip etmediği konusu üzerinde öteden beri farklı mülâhazalar söz konusudur. Bazıları Ebû Talib’in “Abdülmuttalib’in dini üzerine” sözüyle vefat ettiğini delil getirerek ahirete imansız olarak gittiğini söylerken, bazıları da onun, Allah Resûlü’ne olan cibilli bağlılığı ve onu koruma uğrunda yaptığı fedakarlıkları nazara alarak, şefaat-i Muhammediye ile kurtulacağını ifade ederler. Rivayetler açısından meseleye baktığımız […]