Browsing tag

Asr-ı Saadet

İdealleri İle Asr-ı Saadet Gençleri (2)

Hak ve Hakikati İkâme Asr-ı Saadet gençlerinin bir hedefi de hakkı ikâme etmekti. Onlar, çerçevesi şahsi çıkar hisleri ile örülü Cahiliye kültürü içinde hayata gözlerini açmış; zulüm ve haksızlığın her türlüsünü duymuş, görmüş ve yaşamışlardı. Fert, aile, toplum ve idare adına hak ve hürriyetlere saygının, muamele ve münasebetlerde adaletin ve güzel ahlakın, nasıl hayati bir […]

İdealleri İle Asr-ı Saadet Gençleri (1)

Gençlerin, hayata tutunmaları ve yalnızlığa sürüklenmemeleri; sahip oldukları dinamizmi, enerjiyi, gücü, heyecanı, sağlığı, vakti ve her türlü imkanı doğru yerde ve yönde kullanmaları; kendilerine, ailelerine, çevrelerine, topluma hatta insanlığa faydalı fertler olarak yetişmeleri ve hizmetler ortaya koymaları; ilim, iman, ibadet, ahlak, hak ve hukuk sınırları içerisinde onurlu bir ömür sürmeleri; hep iyilik, hayır ve hasenat […]

Asr-ı Saadet’te Manipülasyon Girişimleri

Toplumlar, tevhitten uzaklaşıp şirke ve inkara, haddi aşıp ahlaksızlığa ve haksızlığa, helalleri unutup haramlara dalınca onları uyarmak ve ıslah etmek için peygamberler gönderilmişti. Fakat çoğu zaman bu fasit sistemi inşa ve idare edenler, toplumların bu halinden şahsi menfaat ve konum devşirenler, peygamberlerin getirdiği tevhit, nübüvvet, ahlak, adalet ve ahiret anlayışından rahatsız olmuşlardı. Hatta nübüvveti, siyasi […]

Asr-ı Saadet’te Kadınların, Problemlerin Çözümüne Sunduğu Katkı

Cahiliye döneminde kadın, hor, hakir ve uğursuz görülüyor; hak ve hukuku ayaklar altına alınıyordu. Hatta varlığı bile problem kabul ediliyor ve bazı kabilelerde küçük yaşta diri diri toprağa gömülüyordu. İlk vahyin inişi ve Muhammedü’l-Emîn’e verilen peygamberlik vazifesi, bekledikleri şafağın doğduğunu müjdeliyordu. Zira İslam, asırlardır devam eden bu gidişata, dur demiş ve tedricî bir şekilde kontrolsüz […]

Asr-ı Saadet’te İrtidat Hâdiseleri

Dinden dönme anlamında irtidat, İslâmî literatürde birçok ilim dalını çeşitli açılardan ilgilendiren bir kavramdır. İrtidat, Kur’anî bir kelimedir ve tefsir ilminin kapsamındadır. Birçok hadis mecmualarında mürtetlerle alâkalı müstakil bir bölüm bulunur. Hazreti Ebû Bekir dönemi ridde savaşları yönüyle tarih ilminin mevzusudur. Hâricilerin tekfir anlayışından dolayı, kısmen İslâm mezhepler tarihiyle ilgilidir. İnanç esaslarını ilgilendirmesiyle kelâm ilminin […]

Fitne Karşısında Sahabenin Teyakkuzu ve Efendimiz’in (sas) Duruşu

Fitneden uzak; hak, hukuk ve huzur içerisinde bir arada yaşama adına müminlere düşen vazifeler vardır. Öncelikle aralarında birlik ve beraberliği temin edecek kardeşliği, tesis ederler. Bunun için muamele ve münasebetlerinde sevgiyi, saygıyı, selamı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı yaygınlaştırırlar. Herkesin kendisini güven ve emniyette hissettiği şahıslar yetiştirir, şehirler inşa eder ve asla birbirlerinin hak ve hukukuna saygısızlıkta […]

Asr-ı Saâdet’te Bayram

Asr-ı Saâdet’te Ramazan ve Kurban bayramları,[1] hicretin ikinci senesinden itibaren kutlanmaya başlanmıştır.[2] Müslümanların kutladığı ilk bayram, bu senenin Ramazan bayramıdır.[3] Bu yıl Şâban ayında, Ramazan orucu farz kılınmış ve Ramazan ayını oruçlu geçiren mü’minler sonraki ay olan Şevval ayının ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Kurban bayramı[4] da yine ikinci senede, Zilhicce ayının onu itibariyle […]

Kur’ân’a Göre Cihad ve Savaş Kavramı ve Asr-ı Saadet’teki Uygulamalar

Maddî ve manevî cihad, İslâmî hayatın en büyük müeyyidi ve müeyyidesidir. Mü’minlerin hayatında cihad ruhu söndüğü zaman, yavaş yavaş iman ve İslâm aşkı da söner. Bu makalemizde Kur’an-ı Kerim’e göre cihad ve savaş kavramı ile bunların Asr-ı saadetteki uygulamasını özetlemeye çalışacağız. Bu kavramlar çoğu defa birbiriyle karıştırıldığı ve bu karışıklıktan ötürü İslâm hakkında yanlış birtakım […]

Asr-ı Saadet’te Medine Toplumu

Resûlü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem), Mekkeli müşriklerin inatla inkârcılıklarını sürdürdükleri bir ortamda, 13 yıllık tebliğ otağını Medine’ye taşımak durumunda kalmıştı. Medine toplumu, Hicret’in ilk yıllarında Müslümanlarla birlikte Yahudiler, müşrikler ve -az da olsa- Hristiyanların birlikte yaşadıkları karmaşık bir yapıyı andırıyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), şehrin emniyeti için farklı etnik ve dinî gruplardan oluşan […]