Browsing tag

Allah Resûlü

Sahabe Arasında Yaşanan Gerginlikler ve Nebevî Dokunuş

Allah ve Resûlü, İslam toplumunun iki cihan saadeti adına inananların birbirleriyle münasebetine büyük ehemmiyet verir. Kur’ân ve Sünnet’te öncelikle mü’minlerin sadece kardeş oldukları bildirilir; kardeşlik hukukuna riayet etmeleri istenir. Farklı azalardan oluşan tek vücut haline gelmelerinin, birbirlerinin acılarını ve sıkıntılarını sinelerinde hissetmelerinin, birbirlerine destek olmalarının ve birbirlerini sevmelerinin gerekliliğine işaret edilir. Darılmanın ve dağınıklığa düşmenin, […]

Şeybe İbn-i Osman’ın, Efendimiz’e (sas) Suikast Girişimi (11 Şevval 8 Hicrî)

Müslümanların Medine’ye hicretine rağmen Mekkelilerin kin ve nefreti bitmemişti. Onlar her fırsatta şiddete başvuruyor ve Medine’ye sürekli savaşa zorluyorlardı. Neticede yakınlarını savaş meydanlarında bırakıyor ve bu kısır döngü onların düşmanlıklarının daha da artmasına sebep oluyordu. Kin ve nefrete, intikam duyguları ekleniyor, öfkeler kabardıkça kabarıyor ve kafalar öç almaktan başka bir şey düşünemez hâle geliyordu. İşte babası Ümeyye İbn-i Halef’i Bedir’de bırakan Safvan İbn-i Ümeyye […]

“Onların bize karşı bir saldırganlık arzusu yoktur!” (9 Şevval 3 Hicrî)

Medine’ye saldırmak için yola çıkan Mekke ordusuna komutanlık yapan Ebû Süfyan, Ebvâ’ya vardığında Amr İbn-i Sâlim ve arkadaşlarının bir gün önce Mekke’ye gittiklerini haber aldı ve “Allah’a yemin ederim ki onlar Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) gitmiş ve hareketimizi O’na haber vermişler, O’nu sakındırmışlar ve sayımızı O’na bildirmişlerdir. Onlar şimdi kalelerine sığınırlar. Öyle görünüyorki biz […]

“Uhud bizi sever biz de onu!” (1 Ramazan 9 Hicrî)

Uhud’da yetmiş kişi şehit düşmüş ve Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) başta olmakla Müslümanlar ciddi şekilde yaralanmıştı. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu manzaranın insanların kalbinde Uhud’a karşı bir küskünlük oluşturmaması, vefasızlık ve uğursuzluk isnadında bulunulmaması için Tebük dönüşü Uhud’un eteklerinden geçerken, uzun uzadıya bu dağa bakmış ve ardından da ashâbına dönüp: “Uhud öyle […]

Farz Orucun Tutulduğu İlk Gün (1 Ramazan 2 Hicrî)

Hira’da ilk vahyin nuzulüyle başlayan İslam dininin esasları ve hükümleri, tedrici bir şekilde inmeye devam ediyordu. Takvimler risaletin on beşinci, hicretin ikinci yılı Şaban ayının 28’ini gösterirken İslam’ın temel şartlarından olan Ramazan orucu Müslümanlara farz kılındı. İki gün sonra hilalin gözükmesiyle Allah Resûlü ve ashabı, ilk defa farz olan Ramazan orucunu tuttular. Peygamber Yolu

İnsan, Emniyet ve İslam

İnsan, yaratılış keyfiyeti ve donanımı itibarıyla Allah’ın isimlerinin üzerinde tecelli ettiği mükemmel bir varlıktır. Ancak varlığını devam ettirme ve donanımını kullanma adına hem muhtaç hem de acizdir. Yüce Yaratıcı değişik zıtlıkları âdeta onda cem etmiştir.  Acizliğine bakan tarafıyla en büyük ihtiyacı emniyettir. Her an her türlü tehlikeyle karşı karşıya kalması muhtemeldir. Canı için arzu ettiği […]

Hz. Hafsa (r.anha) İle Evlilik (Şaban Hicrî 3)

Medîne’ye hicret edeli otuz ay olmuştu. Bugünlerde Hazreti Ömer’in bir derdi vardı; Bedir sonrasında damadı Huneys İbn-i Huzâfe vefat etmiş ve kızı Hafsa dul kalmıştı. Onu bir an önce evlendirmek istiyordu!  Hazreti Hafsa da aynen Hazreti Fâtıma gibi risâletten beş yıl önce dünyaya gelmişti. Mekke günlerinde Huneys İbn-i Huzâfe ile evlenmiş, sonra da Medîne’ye birlikte […]

Aile İçi İletişimde Birbirine Hitap

Aile içi iletişimde eşler arasında iletişimin ana unsurlarından birisi de birbirine hitap şeklidir. Eşlerin birbirine sevgi, saygı ve yakınlığının da bir göstergesi olan hitaplaşma, yuvada sevgi, saygı ve şefkat eksenli bir ilişki kurulabilmesi ve bunun sürdürülebilmesi adına önemli bir dinamiktir. Meselenin bir boyuta da bu atmosferde yetişen nesillerin üzerinde meydana gelecek etki ve algıdır. Bunun […]

Müreysi’ye hareket (2 Şaban Pazartesi Hicrî 5)

Mekkelilerin ve Hayberlilerin, Müslümanlar aleyhine bölgede oluşturduğu olumsuz hava, yürüttükleri kara propaganda ve nefret söylemi meyvelerini vermeye devam ediyordu. Kendisinde az güç bulan Medine’yi gözüne kestiriyor ve saldırmak için kolları sıvamaya başlıyordu. Onlardan biri de Benî Mustalık kabilesinin lideri Hâris İbn-i Ebî Dırâr’dı. O artık Medine’ye saldırı sırasının kendisine geldiğini düşünmüş ve daha önce başkalarının […]

Şaban Ayı ve Efendimiz’in (sav) Hayatındaki Yeri

Şaban ayı, kutlu zaman dilimi üç aylar‘ın ikincisidir. Bu ay, Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ramazan Ayı’dan sonra neredeyse tamamını oruçla geçirdiği ve kendisini ibadet ü taate hasrettiği biricik aydır. Nitekim Şaban-ı şerif için “Şaban Benim ayımdır” buyurmuş ve âdeta bu ayı, kendisine mahsus olarak, yani ümmete vacip veya farz kılınmamak kaydıyla, oruç tutarak […]