Browsing author

Peygamber Yolu

TÂİF YOLCULUĞU 2

Efendimiz’in ve O’nunla birlikte iman eden sahabenin, olağanüstü gayretlerine rağmen Mekke’de artık her şey durağanlaşmış ve Mekkeliler, en azından şimdilik yeni açılımlara kapanmıştı. Tebliğ ise, süreklilik arz eden bir vazifeydi; Allah’ın yarattığı yeryüzü olabildiğince genişti ve başka yerlerdeki insanların da İslâm’a ihtiyaçları vardı. Bir de Mekkeliler, her geçen gün çığ gibi büyüyen İslâm karşısında nefret […]

Tâif’teki İltica ve Bir Tecelli

Nihayet, bu musibet mekândan uzaklaşmış ve bir ağacın altında dinlenmek için mola vermişlerdi. Önce, gözümün nuru dediği namaza durdu Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve burada iki rekat namaz kıldı. Belli ki, böyle durumlarda güç ve kuvvetin gerçek sahibine gönülden yönelmek gerekiyordu. Demek ki, beşeri arızalardan kurtulup Rahmânî bir boyaya bürünebilmek için, öncelikle duruşun […]

Üzüm Salkımı ve Addâs

Efendimiz’in namaz kılıp dua edişini uzaktan seyreden iki kişi vardı; bunlar, aleyhte komplo kurmada çoğu zaman ön safta yer alan Rebîa’nın iki oğlu Utbe ve Şeybe idi. Ancak o gün Allah Resûlü’ne reva görülenler karşısında Utbe ve Şeybe bile insafa gelmişlerdi, bu kadarı da olmaz dercesine, başından bu yana Resûl-ü Kibriyâ’yı seyrediyorlardı. Nihayet yanlarına, köleleri […]

Mekke’ye Hareket ve Cinlerin Şehadeti

Acı bir günün sonunda, tatlı bir hediyeye nail olan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), hüzünlü bir şekilde oradan ayrılacak ve yeniden Mekke’nin yolunu tutacaktı. Nahle denilen mevkiye geldiklerinde zaman ilerlemiş ve Efendiler Efendisi, teheccüd namazını eda edebilmek için mola vermişti. Belli ki, burada Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), birkaç gün kalacaktı. Daha sonra da, […]

YENİDEN MEKKE

Tâif, beklenen semereyi vermese de Addâs ve cinlerin İslâmiyet’i seçmeleriyle bir nebze huzura kavuşan Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), daha sonra yeniden Mekke’ye yöneldi. Yol Mekke’ye yaklaştığında, yine eski günlerinde olduğu gibi Nûr dağına çıkarak Hira’ya geldi. Kapılarını yüzüne kapatan Mekke, tam karşısında duruyordu; Beytullah’ın boynu bükük, mü’minleri de yetimdi! Belli ki aralarında, kelimelerin […]

Çevredeki Kabilelere Yöneliş

Belli ki Mekke, artık kapılarını kapatıyordu. Tâif’ten de beklediği cevabı bulamamıştı. Ancak, can bedende bulunduğu sürece tebliğ, vazgeçilmez bir vazifeydi; Rabbin rızası burada yatıyordu zira. Onun için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yaklaşan hac mevsimini de iyi değerlendirip daha geniş kitlelere ulaşmak istiyordu. Bu sebeple de kabile kabile dolaşmaya başladı. Her gittiği kabileye kendini arz […]

İSRÂ VE MİRAÇ

Hira’daki vuslattan bu yana on bir yıl geçmişti. Takvimler, Recep ayının yirmi yedisini gösteriyordu. Bu süre içinde çok gayret edilmiş; ama Mekke akıl almaz bir tepki gösterip bu gayretlere müspet cevap vermemişti. Gerçi, müspet cevap verenler de yok değildi; ama, imanla bütünleşmeleri adına ortaya konulan ölümüne gayretlere karşılık, bırakın müspet cevap vermeyi, koşarak gelmeleri gerekiyordu! […]

Dokuzuncu Yılın Önemli Olayları

Tebûk’ten döndükten sonra münafıkların reisi konumundaki Abdullah İbn Übeyy İbn Selûl vefat etti; hakkında konuşulanları oğlu Abdullah da biliyordu ve Efendimiz’e gelerek, babasının namazını kıldırmasını talep etti. Babasına rağmen samimi bir mü’mindi ve Efendiler Efendisi de onun bu samimiyetine müspet cevap verecek, perde altından her türlü kötülüğü yapmış olsa bile, zahir itibariyle mü’min olduğunu söylediği […]

Diğer Gelişmeler

Bir tarafta bunlar olurken diğer yandan da beşer yolculuğu devam ediyor; doğumları ölümler, ölümleri de doğumlar takip ederek dünyanın yüzü sürekli değişiyordu. Habeşistan’dan bir haber vardı; yıllarca mü’minlere imkân tanıyıp da onları kabul eden Necâşî dünyaya gözlerini kapamıştı. Vefa insanı Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) bu haberi önce ashâbıyla paylaştı. Ardından da onları, gıyâbî […]

Vedâ Haccı

Artık Kâbe, müşriklerden temizlenmiş ve Beytullah da, kendine yakışır şekilde ibadetle tanışmıştı; onu tavaf edenler ne alkış tutuyor, ne de elbiselerini çıkarıyorlardı! Resûl-ü Kibriyâ Hazretlerinin gelip de hac vazifesini yapmasına mâni bir durum kalmamıştı ve onuncu yılın Zilkâde ayına gelindiğinde Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), ashâbına da ilan ederek hac vazifesini eda etmek üzere […]