Browsing author

Peygamber Yolu

Hudeybiye’den dönüş, bereketlenen yemek ve üç kişinin hali

Artık Hudeybiye’den ayrılmışlar ve Medine’ye doğru ilerliyorlardı; önce Mehrü’z-Zehrân, ardından da Usfân’da konakladılar. Yiyecekleri kalmamıştı ve Allah Resûlü’ne gelerek, bineklik develerini kesmeleri konusunda kendilerine izin vermesini talep ettiler; Allah Resûlü de onlara bu izni verdi. Sevinmişlerdi; ancak bu sevinçlerini yaşayamadan konuyu duyan Hz. Ömer olaya müdahale edecek ve Efendimiz’e gelerek: – Yâ Resûlallah, diyecekti. “Böyle […]

Sünnet, Kur’ân gibi korunmuş mudur?

Sünnet’in Korunmuşluğu Dinin yarısını teşkil eden Sünnet, şek ve şüpheye mahal bırakmayacak ölçüde, en mevsûk kanallardan, olabildiğine hassas ve kılı kırk yaran muhakkik zatlar tarafından, hem de ta sahabe, tâbiûn ve tebe-i tâbiîn döneminden başlayarak kaydedilmiş, ezberlenmiş, muhafazaya alınmış ve sonra da harfi harfine nakledilmiş, kitaplara geçmiş ve bu günlere gelip ulaşmıştır. Sünnet; Kur’ân’dan sonra […]

Sütanne İle Geçen Yıllar ve Şakk-ı Sadr

Sütanneyle Geçen Seneler Yeni doğan çocukları, daha gürbüz büyümeleri ve pürüzsüz bir dil öğrenmeleri için süt anneye verme, Mekkelilerin bir âdeti haline gelmişti. Çünkü Mekke, sıcak ve yorucu bir iklime sahipti. Bir de, uzaklarda yaşayan bazı kabileler, hem şehir hayatının olumsuzluklarından uzak kalıp kendilerine ait kültürü muhafaza edebiliyor hem de cahiliyeye ait çirkinliklere bulaşmadan nezih […]

Necid Çöllerinden Medine’ye

“Ciğeri hasret ve iştiyâkla yanmış bir Sûdanlının koca Tihâme Çölü’nü aşıp geldikten sonra, Ravza–i Tâhire karşısında O’nunla dertleşirken oracıkta aşk kılıcıyla şehit olmasını dile getiren bir destan.” Şerif Ali Haydar Paşa Hazretleri’ne … –Yâ Nebî, şu hâlime bak! Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca Sahrâ’nın; Benim de rûhumu yaktıkça yaktı hicrânın! Harîm–i pâkine can atmak […]

Bir Gece

On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir Öksüz çıkıverdi! Lâkin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî: Bir kerre, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kerre de, mâmûre–i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; […]

Hudeybiye, en büyük fetihtir!

Büyük bir kazanımla geriye dönüyorlardı; ancak Resûl-ü Ekrem Hazretlerinin kulağına bir kısım konuşmalar gelmişti. Bazıları, Hudeybiye’nin bir fetih olmadığını söylüyordu. Kurbanlarını kesemeden ve Beytullah’ı da tavaf edemeden geri dönüyor olmalarının da bunun bir göstergesi olduğunu düşünüyorlardı. Onlara göre, mü’min olduğu hâlde kendilerine sığınan insanların müşriklere iade edilmesi de bu düşüncelerini doğruluyordu. Her söylenti, din adına […]

Ebû Basîr (ra) gelişi ve anlaşmaya sadakat

Hudeybiye’den dönen Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ashâbıyla birlikte  artık Medine’ye gelmişti. Çok geçmeden Ebû Cendel’den sonra bu sefer de, Mekke müşriklerinin eza ve cefalarından kurtulup kendini Resûlullah’ın güven veren semtine atmak isteyen Ebû Basîr çıkagelmişti; Zühreoğullarının müttefikiydi. Ancak o da, Mekke’de Müslüman olunca Ebû Cendel gibi hapisler, işkenceler, envâiçeşit hakaretlere maruz kalmıştı. Şimdi ise, bir […]

Hazreti Âmine’nin vefatı

Bir müddet de annesi Hz. Âmine ile birlikte kaldı Allah’ın en sevgili kulu. Baba yokluğunu hissettirmemeye çalışan bir hâli vardı Hz. Âmine’nin. Zaman zaman dede Abdulmuttalib’le birlikte dolaşıyor, bazen de amcalarıyla birlikte hoş vakitler geçiriyordu. Hz. Âmine’nin yüreğinde Medine sevgisi yeşermişti; hem akrabalarını ziyaret edip sıla-i rahim yapmak hem de burada vefat eden kocası Abdullah’ın […]

Önce dede ardından amca himayesi

Dede Abdulmuttalib’in himayesi Hz. Âmine’nin vefat edip de Efendiler Efendisi’nin öksüz kalışı, herkes gibi Abdulmuttalib’i de üzmüştü. Artık torunu Muhammed’e, anne ve baba yokluğunu hissettirmeyecek sıcaklıkta bir sevgi gösteriyor ve onun üzerine titriyordu. Kâbe’nin gölgesinde kendisi için kurulan bir sedir vardı ve insanlarla burada buluşup konuşur, Mekke’ye ait işleri buradan deruhte ederdi. Kendi oğulları dahil […]

Şam Yolculuğu ve Bahîra

Derken, ayrılık vakti geldi ve hareket eden kervanla birlikte amca-yeğen de vedalaşıp yola koyuldu. Uzun ve yorucu bir yolculuktu. Zaman zaman dinlenip ihtiyaçlarını gideriyorlar ve bir müddet sonra yeniden yola revan olup Şam’a doğru ilerliyorlardı. Nihayet, Kudüs’le Şam arasında bulunan Busrâ denilen şehrin yakınlarına geldiklerinde, yeniden mola vermiş ve dinlenmeye durmuşlardı. Kervandakiler dinlenmeye başlamışlardı ki, […]