Browsing author

Peygamber Yolu

Veda Zamanı

Artık, vakit tamamdı; yolculuk emareleri iyice belirmişti Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), dünya ile ahiretin arasındaki incecik perdenin öbür tarafına geçmek üzereydi. Mübarek başlarını, Âişe Validemizin sinesine yaslamış, siyah gözlerini de tavana dikmişti. Bu sırada huzura, Hz. Ebû Bekir’in oğlu Hz. Abdurrahman girdi; elindeki misvak dikkatini çekmişti. Feraset sahibi Hz. Âişe, çok hoşlandığı misvağı arzuladığını […]

İki Yahudi ve İlk İntibâ

Elbette herkes, Abdullah İbn Selâm gibi hakperest değildi. Medine’de, Huyey İbn Ahtab ve Ebû Yâsir adında iki kardeş vardı. Her ikisi de, Tevrat ilmine vâkıf kimselerdi. Gelecek bir Nebi hakkında malûmat sahibi olan bu kardeşler, Efendimiz’in yakınlarına geldiğini duyunca merakla yola düşmüş; Kuba’ya kadar gelmişlerdi. Henüz sıcakların yeni başladığı kuşluk vaktiydi. Konakladığı yeri öğrendiler; çok […]

Selmân-ı Fârisî

Medine’de, O’nun gelişini heyecanla bekleyenlerden biri de, Selmân-ı Fârisî idi. İran topraklarından çıkmış; gerçek dini bulma adına önce Şam’a, daha sonra da sırasıyla Musul, Nusaybin ve Ammûriye’ye gelerek hakikat arayışını devam ettirmişti. Her uğradığı yer, onu aradığına bir miktar daha yaklaştırıyordu. En son Ammûriye’de yanında kaldığı papazın: – Buralarda, bizim gibi seni emanet edebileceğim kimse […]

Medine’de İlk Hutbe

Kuba’ya kurulan minbere İnsanlığın Hatibi çıkmış, ümmetine seslenmek üzereydi. Aynı zamanda bu, O’nun Medine’deki ilk hutbesiydi. Önce Rabbine hamdetti; lâyık olduğu şekilde O’nu bütün noksanlıklardan tenzih ediyor ve ardından da, övgü dolu cümlelerle Allah’ı senâ ediyordu. Ardından, cemaate yöneldi ve şunları söyledi: – Ey insanlar! Kendiniz için, ahiretiniz adına istikbalinize yatırım yapın; yarın bunların hepsini […]

Medine’ye Kor Düşmüştü

Gerçi, Mus’ab için bu, acı bir ayrılıktı; Habîb-i Ekrem’inden ayrı kalacaktı. Ancak, vazife her şeyden âli idi ve Medine’ye yürüyen heyecan tufanı ile birlikte tereddütsüz yola koyuldu. Orada Resûlüllah’ı o temsil edecek, Me­dine’nin yeni tanış­tığı dini, ahaliye o öğretecekti. Ne şerefli bir vazife idi ki, hicret öncesi Medine’yi, ‘mukaddes göç’e Mus’ab hazır hâle getirecek; böylelikle […]

Medine’den Davet Var

Yine hac mevsimi gelmiş ve Mekke’ye doğru bir hareket başlamıştı. Hac ibadeti için Kâbe’ye yönelenlerin arasında Medineli Müslümanlar da vardı; bunlar, ikisi kadın toplam yetmiş beş kişiydi. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Mekke’ye geldiler. Günler bayrama kaymış teşrik günlerini yaşıyorlardı. Ancak, bu kadar insanın Kâbe’ye gelerek Efendimiz’le buluşmasını, o günün Mekke’sinin kaldırmasına imkân yoktu. […]

Mina’daki Ses ve Efendimiz’in Tavrı

Artık iş nihayete ermişti ve Efendimiz’i Medine’ye davet edenler, maksatlarına ulaşmış olmanın sevinciyle geri dönüyorlardı. Bundan sonrası için onlar, memleketlerine gelecek; muhacirleri beklemeye koyulacak ve onlara burada nasıl sahip çıkabileceklerini düşünmeye başlayacaklardı. Bu sırada Mina’da: – Ey Cebâcib ahalisi, diye bir ses duyuldu. Mekkelilere sesleniyordu. “Muhammed ve O’nunla birlikte hareket eden şu mezmum sâbiler, sizin […]

Medine Dönemi

HİCRÎ 1. YIL (MİLÂDİ 622-623) Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medine’ye Hicreti Hazreti Ali’nin (radıyallâhu anh) Hicreti ve Kubâ’ya Varışı Kubâ Mescidi’nin İnşası Cüheyne Heyeti Mukimin Namazına İki Rekât Eklenmesi Medine Vesikası’nın Tanzimi Muâhât (Muhâcir ve Ensârın birbirlerine kardeş olarak ilan edilmeleri) Hicretten 5 ay sonra Ramazan ayının başında Mescid-i Nebevî ile Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi […]

Mekke Dönemi: Peygamberlik Sonrası

Risaletin 1. Yılı Peygamber Efendimiz’e Risalet vazifesinin Nur dağındaki Hira mağrasında Cibril-i Emîn tarafından tebliği Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hira’da ilk vahyi alması Alak Sûresi’nin ilk beş ayetinin nüzûlü: Milâdî 610 Yılı, Hicretten 13 yıl önce, 17 Ramazan Pazartesi günü, Efendimiz 40 yaşındayken Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) risalet vazifesini aldıktan sonra […]

Peygamberlerin ve İlahi Kitapların Gönderilmesindeki Hikmet Nedir?

İnsanlık, semavî kitaplara muhtaçtır. Zira ilâhî mesajların öğreticiliği dışında beşerin, problemlerini kendi kendine halletmesi imkânsızdır. Onun içindir ki, daha ilk insanla beraber Allah (celle celâluhu), ilâhî mesajlar ihtiva eden bir kısım sayfalar göndermiştir. Hazreti Âdem’e gönderilen sayfalar da aynen Kur’ân-ı Kerim gibi vahiy yoluyla nazil olmuştur. Sonra Hazreti Âdem onları kâğıtlara yazmak suretiyle tespit etmiştir. […]