Her Şeyin Hakkını Verme

İnsanın, Allah’ın kendisine verdiği mükemmel donanımı ve her türlü imkânı, yaratılış ya da yapılış gayesine uygun bir şekilde hayır istikametinde, hak hukuk dairesinde ve hasenât peşinde kullanması, onların kendisi üzerindeki en büyük hakkıdır. Onları gayelerinin dışında değerlendirmesi; şer işlemesi, nankörlüğe girmesi, âtıl bırakması ve israf etmesi ise hem kendisine hem de o varlığa/varlıklara karşı zulümdür. […]

İslam’ın İlk Sefiri: Amr İbn-i Ümeyye (ra)

Bilindiği üzere, Mekke’nin bunaltan günlerinde Habeşistan’a iki hicret gerçekleşmiş ve genel kanaate göre her iki hicrette yer alan sahabîler, Mekke’de baskı veya şiddet gören mazlum ve mağdur müminlerdir. O günkü hicret listesine dikkatlice bakıldığında, Mekkeli olmayan ve ailesi tarafından da baskı veya şiddet gördüğüne dair en küçük emare bulunmayan bir isim dikkat çekmektedir: Amr ibn-i […]

Ağız Sağlığı ve Alzheimer

İlmî araştırmalar geliştikçe bir taraftan mikroâlem olan hücre seviyesinde, diğer taraftan makroâlem olan uzayın derinliklerinde gezinti yapan insanlık, hayret ufkunda Rabbimizin sanatını temaşa etmektedir. Kâinatın fihristi ve normoâlem olan insan üzerindeki nakışlarla ilgili tıbbî araştırmalar, her gün yeni keşif ve tespitlerle mükemmel yaratılışı vurgulamaktadır. Bu çerçevede yapılan son araştırmalardan birinde, Peygamber Efendimizin misvak kullanma ve […]

Medine’ye Hicret ve Kesintisiz Rehberlik

Kur’ân mesajını temsil ve tebliğ ile görevlendirilen Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm), Mekke’de on üç yıl boyunca kesintisiz bir aksiyon ortaya koyar. İlk üç yıl müşriklere hissettirmeden fert fert götürdüğü daveti, dördüncü yıldan itibaren açıktan ve toplu şekilde yapmaya başlar. Önce yakın akrabalarını, sonra Kureyş’i, ardından panayırlara katılan ve hac mevsiminde Mina’ya gelen bütün Arap kabilelerini, […]

Karanlık Odakların Şerrinden, Rabbine Sığın!

Hz. Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) peygamberliğini ilan ettiği günden itibaren O’na düşmanlığa odaklanan Mekkeli müşriklerin ileri gelenlerinden Velid İbn-i Muğire, Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ümeyye İbn-i Halef gibi kişiler, bazen Darunnedve’de bazen de kendi evlerinde gece gündüz yaptıkları gizli toplantılarda O’nun davasını çürütme ve hezimete uğratma adına planlar yaparlar. Karanlık kurul, risaletin başında kurulur ve […]

Konum Kaybı, Kin ve Kötülük

Allah, Âdem’i yaratınca “Haydi, Âdem’e secde edin!” buyurur; melekler, ilahî emri duyar duymaz boyun eğer ve secdeye kapanır. Emrin muhatapları arasında İblis de vardır ve o, ilahî emre karşı gelir; secde etmez. İsyanının sebebi sorulunca kibir dolu şu karşılığı verir: “Ben ondan daha üstünüm; çünkü Sen beni ateşten, onu ise bir çamur parçasından yarattın.” Bunun […]

Felâk Sûresi: Sığın Şafağın Rabbine!

Vahyin ilk gününden vefatına kadar Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), insî-cinnî düşmanları tarafından kuşatılır ve sıkıştırılır. Nübüvvet yolunun bir kaderi de budur; gelmiş-geçmiş bütün peygamberler, insî ve cinnî şeytanların taarruzuna maruz bırakılır. Kur’ân, bu durumu ifade ederken “Böylece bütün Nebilere, insan ve cin şeytanlarından düşmanlar kılarız…” buyurur ve bu düşmanların, hakikati ters yüz ederek insanları aldatmaya […]

Zor Süreçler, Yıkıcı Söylemler ve Sahâbe

İmtihan ve çile, hicretten sonra da Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) ve ashâbının peşini bırakmaz; katlanarak devam eder. Daveti ve hicreti hazmedemeyen Kureyş’in despot önderleri, onların güdümünde hareket eden müşrik ve bedevi Arap kabileleri, anlaşmalara ihanet edip isyana kalkışan Yahudi ileri gelenleri, kışkırtmalar sonucu İslam’a düşman kesilen Bizans İmparatorluğu ve küçümsedikleri insanların kurduğu medeniyetin sınırlarına dayanmasını […]

Seçkin Toplum ve Özellikleri (2)

Âl-i İmrân sûresinin 110. ayetinin sonunda, seçkin fert ve toplumun, insanları iyiliğe yönlendirme ve kötülüklerden uzaklaştırma vasıflarının yanında bir üçüncü vasfı daha zikredilir: “Ve yine siz Allah’a, meleklerine, O’nun gönderdiği bütün kitaplara ve elçilerine gerektiği gibi inanırsınız…”  Dolayısıyla seçkin toplum, sağlam bir iman ve samimiyetle sadece Allah’a inanan ve ibadet eden; sırf Allah’ın rızasını esas alan ve hâlis […]

Efendimiz’in (sas) Eğitim Felsefesi (7): Önyargıya Dikkat

Önyargı tanımı itibarıyla muhatabı bütün boyutları, yönleri ve gerçek mahiyeti ile tanımadan ve ona ait gerçekleri öğrenmeden önce onunla alakalı temelsiz ve olumsuz bir hükme ve kanıya varma; bu hüküm ve kanıyı, muhatapla ilgili duygu, düşünce, karar, beyan ve fiilleri belirleyici ana kalıba ve tutuma dönüştürmedir. Önyargı örnekleri göstermektedir ki böylesi bir tutum, sağlıklı ve […]