Hicret Diyarını Yurt Edinme Adına Muhacire Düşenler (2)
Medine’ye hicret buyurduğunda Allah Resûlü’nün yaptığı ilk işlerden biri de yeni hicret diyarını hemen yurt bellemesi, benimsemesi ve onu “harem/güvenli bölge” ilan etmesi olmuştur.
Medine’ye hicret buyurduğunda Allah Resûlü’nün yaptığı ilk işlerden biri de yeni hicret diyarını hemen yurt bellemesi, benimsemesi ve onu “harem/güvenli bölge” ilan etmesi olmuştur.
Muhacirlerin önünde duran en önemli hususlardan birisi de hicret diyarını sahiplenme ve yurt bellemedir. Aksi takdirde mukaddes dava adına hicret edilen yurtlar sahiplenilmezse hicret ve hizmet devam ettirilemez. Gözler daima dönüş yolunda olursa müminler, hicretle elde edecekleri maddi ve manevi güzellikleri kazanamazlar. “Bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım demiş!” deyimleriyle ya da gurbet türküleriyle muhacir […]
Cibrîl, Allah Resûlü’ne gelmiş ve müjde yüklü şu mesajı getirmişti: – Umulur ki Allah, sizinle düşmanlarınız arasında bir sevgi ve yakınlık kurar. Çünkü Allah her şeye Kadîr’dir; Allah, Gafûr’dur, Rahîm’dir![1] Bedir, Uhud ve Hendek derken gerginliğin zirve yaptığı bir zaman diliminde Allah (celle celâlühû), düşmanlığın biteceği müjdesi veriyor, üstelik bu düşmanlığın yerini muhabbet ve sevginin […]
Müminlerin temel hedefi, ötelere, hataları, kusurları, isyanları ve nisyanları ilahi affa uğramış, her türlü haktan, lekeden ve kirden arınmış olarak tertemiz gitmektir. Zira bir imtihan meydanı olan dünya hayatı hitama erdiğinde herkesi çetin mi çetin bir muhakeme ve muhasebe beklemektedir. Emir olunan gibi istikamet üzere bir ömür sürenler açısından endişe edecek bir durum yoktur. Kur’ân […]
Rahimde kalan çocuk, tohumda kalan ağaç, yumurtasında kalan civciv, dağında kalan maden, sedefinde kalan inci, kaynağında kalan su, kafada kalan fikir, indirildiği yerde kalan din, inkişaf edemez, büyüyemez ve insanlığa mal olamaz. Doğum, filiz verme, çatlama, çıkarılma, ayrılık, akma, davet ve hicret, dinamik hale gelmenin, dünyaya açılmanın ve geleceğe yürümenin bir başka adıdır. Ama bunların […]
Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) her işinde bir denge insanıydı. Rabbine, nefsine, ailesine, komşularına, arkadaşlarına ve içinde yaşadığı bütün çevresine karşı vazifelerini hakkıyla yerine getirir ve bunların birini diğerine mâni görmezdi. Allah’a kulluğa çok rağbet etmesine rağmen ailesini, arkadaşlarını, komşularını asla ihmal etmezdi. İbadette aşırılığa kaçarak kulların hakkını Allah’a, ya da tefrite girerek, Allah’ın […]
Mekke ve Medine’de Peygamber Efendimiz’e (aleyhissalâtu vesselâm) inananların büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyordu. İslam dini ve medeniyeti, onların omuzlarında yükselecek, gelecek nesillere taşınacak ve dünyanın dört bir tarafına ulaşacaktı. Ama Cahiliye kültürü içerisinde neşet etmiş, daha hayatın baharında, herhangi bir talim ve terbiyeden geçmemiş bu gençlerin yetiştirilmesi gerekiyordu. Maruz kaldığı onca baskıya ve zulme rağmen Allah […]
Peygamberler, kavimleri tarafından değişik baskılara ve zulümlere maruz bırakılmışlardır. Hak adına getirdikleri, yalanlanmış; şahısları, davaları ve mesajları, değişik şekillerde alaya alınmıştır. Dünyevî birtakım hedefler peşinde koşmakla, toplumdaki birlik ve beraberliği bozmakla suçlanmış; atalardan tevarüs edilen kültürü ve değerleri, yok etmekle itham edilmişlerdir. Bütün bunlarla da yetinilmemiş kendilerine şiddet uygulanmış, öldürülmüş ve ordularla üzerlerine yürünmüştür. Onlara […]
Bir önceki yıl Hudeybiye’den dönmek zorunda kalan Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), anlaşma gereği bundan bir yıl sonra, umre yapabilmek için ashâbıyla birlikte Mekke’ye gelmişti; üç gün içinde ibadetlerini yapacak ve sonra da geri döneceklerdi. Aynı zamanda bu, o güne kadar kendilerini yanlarına bile yaklaştırmayan Mekkeliler için ilk sıcak temas anlamına geliyordu; inanan bir […]
Dünden bugüne devlet, millet, medeniyet ve müesseseleri çöküşe götüren ortak ve tekrarlanan birtakım hatalar vardır. İdeal – realite dengesini tutturamama, günübirlik hareket, dışa kapalılık, kaynakların plansız ve projesiz kullanımı, ihtiyaç sayısınca salih ve alanında mütehassıs insan yetiştirememe ya da vazifelendirmede liyakate dikkat etmeme, bölgesel ve küresel çapta meydana gelen değişim ve dönüşümü zamanında ve doğru […]