Nebevî Bir Yol: Geniş Tabanlı Hareket (2)

Asr-ı Saadet’te elde edilen ve etkisi kıyamete kadar sürecek neticelerin altında yatan esaslardan birisi de hemen her hususta geniş tabanlı hareket edilmesi olmuştu. Hira’da ilk vahyi alan ve peygamberlikle görevlendirilen Hz. Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm), ilahî hak ve hakikatleri, temsil ve tebliğ için yirmi üç yıl kesintisiz devam edecek bir aksiyon başlatmıştı. Fert, aile ve cemiyet […]

Sevdiklerimizi Ötelere Uğurlayamama ve Vefa

Bir gün Cibrîl-i Emîn, Efendimiz’e (aleyhissalâtu vesselâm) gelir ve “Ey Muhammed, dilediğin kadar yaşa! Sonunda öleceksin! Dilediğini sev, bir gün ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, sonunda mutlaka karşılığını göreceksin. Şunu iyi bil ki mü’minin şeref ve itibarı, gecelerini ibadetle geçirmesinde; izzet ve haysiyeti de gönül tokluğu içinde bulunup insanlara el açmamasındadır.” buyurur. Cibrîl’in “Dilediğini sev, bir gün ondan […]

Neticeye Götüren Yolun Nebevî Esasları (1): Allah ile Kesintisiz İrtibat

Asr-ı Saadet’ten günümüze İslam dininin, insan, millet, medeniyet, devlet, örf, adet, kültür, duygu, düşünce, felsefe, ilim, bilim, sanat ve mimarî üzerindeki etkisine bakıldığında Allah Resûlü’nün güneş gibi inkâr edilemez bir muvaffakiyetinin olduğu görülecektir. İslam, 14 asırdır maruz kaldığı düşmanca saldırılara rağmen varlığını korumuş; binlerce farklı milletten milyarlarca insanın gönlüne girmiş, dünyanın dört bir tarafına ulaşmıştır. […]

Peygamber Efendimize sas İtaatin İlahî Gerekçeleri

Cenâb-ı Hak, en güzel surette yarattığı, üstün donanımlar lütfettiği ve büyük bir misyon yükleyip yeryüzüne gönderdiği insana hitap ederken, mesajlarını haber verirken hikmet ve hakikat dolu bir üslup kullanır. Emir ve nehiylerini, hükümlerini, gerekçeleriyle birlikte beyan eder. Mesela “Namazı hakkıyla eda et!” buyurur ve hemen peşinden gerekçesini şöyle izah eder: “Muhakkak ki namaz, insanı, ahlâk […]

“Tekfirizm” Vebası ve Efendimiz’in (sas) Duruşu

Dünden bugüne Müslüman toplumların yaşadığı temel problemlerden birisi de tekfirizmdir. Tekfîr etmek, bir Müslümanın, başka bir Müslümanı küfre nispet etmesi yani onu kafir sayması demektir. Kur’ân ve Sünnet’in uyarılarına, tarihte yaşanmış acı tecrübelere rağmen günümüzde hala Müslümanlardan bazı kimse ya da kesimler, sahip oldukları iyi niyet ve düşüncelere rağmen aralarındaki fikir farklılıkları ya da olaylara bakış açılarından […]

Medine’nin Yalan Haber Üreten Sakinleri: Murcifûn

Sosyal hayatın en önemli problemlerinden birisi de toplumda fitne ve fesada sebebiyet verecek, insanları korkuya sevk edecek, birlik ve beraberliği sarsacak yalan haber ve uydurma iddialardır. Tarih boyunca hemen her toplum ve topluluk, bu türlü bilinçli saldırıların muhatabı olmuştur. Allah Resûlü’nün hicretinden sonra ete kemiğe bürünmeye başlayan Müslüman toplumu da bu tür sinsi saldırılara maruz […]

Müşrik, Bedevî ve Münafıkların Dahi Hepsi Bir Değil! (3)

İlk iki makalede Kur’ân’ın farklı kimliklere bakışta “genelleme yapmama” ilkesinden bahsedilmiş ve bu ilke, şairler ve ehl-i kitap örnekleri üzerinden izah edilmişti. Bu makalede aynı durumun Kur’ân’da bahse konu olan müşrikler, bedeviler ve münafıklar için de geçerli olduğu üzerinde durulacaktır. Müşrikler Müşrikler, vahiy ve peygamberlik sonrası Allah Resûlü’nün ilk muhatap olduğu kimliktir. Zira içinde doğup […]

Farklı Kimliklere Bakışta Genelleme Yapmama: “Ehl-i Kitap” Örneği (2)

Kur’ân’ın indiği, İslam Ahlakı’nın, Hukuku’nun ve Medeniyeti’nin şekillendiği süreçte Allah Resûlü’nün muhatap olduğu farklı kimlikler arasında Yahudi ve Hristiyanlar da vardı. Kur’ân, bu iki kimliği bazen ayrı bazen de “Ehl-i Kitap” üst kimliği ile bir arada ele alır ve anlatır. Zaman zaman da “Benî İsrail” şeklinde milli kimlikleriyle hitap eder ve açıklamalarda bulunur. Onların, Kur’ân […]

Farklı Kimliklere Bakışta En Temel Ölçü: Genelleme Yapmama (1)

Kâinata özellikle de yeryüzüne, hayret verici bir çeşitlilik ve renklilik hakimdir. Yüce Allah, varlığına, birliğine, isim ve sıfatlarına ayna tutan sanatını, tek türle ya da tekdüzelikle değil müthiş bir zenginlikle nazarlara arz etmiştir. Sesler, renkler, boylar, boyutlar, desenler, ambalajlar, genler, gezegenler… hep farklı farklıdır. Üstelik bütün bu farklılıklar, iç içedir. Dışardan bir müdahale olmadığı sürece […]

İman Esaslarının Özellikleri ve İtikatta Asimilasyon (2)

İman Esasları, Akla ve Fıtrata Uygundur! İnsan, donanımı ve tecrübeleri dolayısıyla inancını/imanını aklî ve mantıkî temellere dayandırma ihtiyacı duyar. Bu açıdan iman esasları, akıl ve fıtrata, en uygun muhtevaya sahiptir. Allah’ın dini, insan aklına ve fıtratına ters düşen; akıl ve mantığın temel ilkeleriyle çelişen prensipler içermez. Getirdiği esaslar, ortalama insan aklının kavrayabileceği, makuliyetini anlayabileceği ilkelerdir. […]