Risalet Mektebinin Zeki Bir Talebesi: Hz. Enes İbn-i Mâlik (1)

Tabiîn neslinden Ğaylan İbn-i Cerîr, zaman zaman Basra’da yaşayan Hz. Enes ibn-i Malik‘i ziyaret eder ve Allah Resûlü’ne dair hatıralarını dinlerdi. Bir ziyaretinde ona çok merak ettiği şu soruyu sordu: “Siz, “Ensar” ismini daha önce kullanıyor muydunuz, yoksa Allah mı sizi bu adla isimlendirdi?” Hz. Enes bin Malik, “Hayır! Biz bu ismi bilmiyorduk. Allah, bizi […]

Hadiseler, Hakikatler ve Bir Muhasebe

Yaratılış keyfiyetlerinden dolayı yaşadıkları, gördükleri, duydukları her hadise, az ya da çok, menfi ya da müspet insanları etkiler; üzer, sevindirir, korkutur ve düşündürür. Beni ise hadiseler karşısında mümince bir duruş sergileyememe, takdir edilen ilahi hayır ve hikmetleri fark edememe, yarın hesabı verilemeyecek sözler sarf etme, beni ve başkalarını yaralayacak, yıpratacak, yoracak ve yakacak fiiller işleme […]

Örnek Duruşu İle Hz. Sa’d İbn-i Muâz (2)

Hendek Sürecinin Başında Duruşu Hicretin beşinci yılı Şevval ayında Ahzab ordusu, Müslümanları yok etmek için Medine’ye doğru harekete geçer. Gelişmeyi haber alan Allah Resûlü, istişare sonucu onların şehre saldırı düzenleyeceği alana hendek kazılmasına karar verir. Evs’in lideri Hz. Sa’d İbn-i Muâz (radiyallahu anh), bu büyük tehlikeyi savma adına eline kazma küreği alır ve hendeğin zamanında […]

Örnek Duruşu İle Hz. Sa’d İbn-i Muâz (ra)

Her toplumda konumu itibarıyla ön plana çıkan, kamuoyunda ya da belli kitleler üzerinde etkili olan saygın kanaat önderleri, karizmatik liderler ve bilgin kimseler vardır. Onların yeni gelişme ve hadiseler karşısında duruşları, insanların duygu ve düşüncelerine yön verir; olumlu veya olumsuz gidişata ciddi tesir eder. Dağ gibi duruşlarıyla azgın dalgalara set olur, fırtınaları sinelerinde yumuşatır ve […]

Aldatan Bizden Değildir! (2)

Allah Resûlü, Medine’ye hicretten kısa bir süre sonra kurduğu pazarını zaman zaman kontrol için gezer; ticarî hayatın, adalet, doğruluk ve güven üzerine şekillenmesi için denetlemelerde bulunurdu. Çarşı-pazar kontrollerinden birisinde buğday satan bir adamın tezgahına uğradı. Elini buğday dolu çuvalın içine daldırdı ve buğdayın alt kısmının biraz ıslak olduğunu hissetti. Bir avuç aldı ve satıcıya “Niçin, […]

Malın Korunması ve Ticarî İlişkiler (1)

İslam dininin korumayı hedeflediği beş temel esastan birisi de maldır. Bunun içindir ki Allah Resûlü, insanın canına ve şahsiyetine verdiği değer gibi malına ve mali haklarına da büyük değer verir ve korunmasını ister: “Her Müslümanın, diğer Müslümana canı, malı ve şahsiyeti haramdır.” Kur’ân da malın korunması için meşru olmayan/batıl şekil ve vesilelerle ticaret yapılmasını apaçık ifadelerle yasaklar; […]

Nebevî Eğitimin İlkeleri (8): “GÜZEL HİTAP ET!”

Nebevî eğitimin ilkelerinden biri de güzel hitaptır. Talim ve terbiyede üzerinde durulması gerekli olan bir husus da muhataplara hitap keyfiyeti ve tarzı; seçilen kelime ve sözlerdir! Zira hatip ile muhatabı buluşturan, kelime ve cümlelerdir. Bunun için bir konu anlatılırken, ders işlenirken, tepki ortaya konulurken ya da bir hakikat ve maksat ifade edilirken tercih edilen kelimeler […]

Kur’ân Perspektifinde Hayat (2)

Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) muhatap olduğu nesil, Câhiliyye ortamında doğup büyümüştü. Bu devirde insanların bir kısmı, Allah’a inanmıyor; hayatı ve hayata dair her şeyi zamana nispet ediyorlardı: “Âhireti inkâr eden kâfirler bir de şöyle dediler: ‘Hayat, sadece bu dünyada yaşadığımız hayattan ibarettir: Ölürüz, yaşarız. Bizi yalnız zamanın akışı helâk eder.’ Aslında, buna dair […]

Nebevî Eğitimin İlkeleri (7): “DEĞER VER!”

Nebevî eğitimin temel esaslarından biri de muhataba “değer verme” ilkesidir. Muhataplarını gerçekten seven ve eğitimi önemseyen kimseler, onlara değer verir ve saygı gösterir. İnsanoğlu psikolojik bir ihtiyaç olarak başkaları tarafından kendisine güvenilmesini, değer verilmesini ve saygı duyulmasını bekler. Bu açıdan insan ruhu ve kabiliyetlerinin inkişafında, ona “değer verme ve saygı duyma” temel esaslardandır.  İnsanı yaratan Allah da […]

Tenkit Karşısında Efendimiz’in (sas) Duruşu

İlk günden itibaren Allah Resûlü’nün hayat ve hareket felsefesinde, idare ve iş ahlakında esas olan şûra idi. Bundan dolayı çevresindeki insanların fikir ve düşüncelerine, tespit ve tekliflerine ehemmiyet verir ve her türlü müspet katkıya, kapılarını sonuna kadar açık tutardı. Bir peygamber ve lider olarak yeri geldiğinde bireysel içtihatlarda bulunsa da çoğunlukla dünyevî meseleleri istişareye açar, […]