Cennet

Bu yolculuk esnasında Efendiler Efendisi, cennet ve cehenneme ait tablolara da şahit olacak ve dünyada iken hangi hareketin ne türlü bir karşılık göreceğini örnekleriyle ümmetine de anlatacaktı. Bir anda cennet, olanca güzelliğiyle önüne açılıvermişti. İnci-mercan misal her çeşit değerli taşlar ve tasavvur üstü bir renk cümbüşüyle donatılmış, nice göz alıcı desenlerle tezyin edilmişti! Hiçbir gözün […]

Cehennem

Elbette her yer, cennet gibi sımsıcak durmuyordu; oradan ayrılıp da bir başka vadiye geldiğinde, ürperten seslere şahit olacak ve bu seslerin kaynağını da soracaktı: – Cehennemin sesi, diyordu Cibril-i Emîn. Dikkat kesildi. Diyordu ki: – Ey Rabbim! Artık bana vaadettiğin şeyleri ver! Baksana, bukağılar ve halatlarım, alev ve ateşlerim, irin ve kanlarım çoğaldıkça çoğaldı; dibimdeki […]

Sidretü’l-Müntehâ

Ardından, karşısına Sidretü’l-Müntehâ gelmişti; tarifi imkânsız bir letâfetle karşı karşıyaydı. Her tondan renklerin oluşturduğu bir merasim alanı gibiydi. Burası, imkanla vücub arası kutsi bir yerdi aynı zamanda ve artık Efendimiz’in yanında, Cibril-i Emîn de yoktu. Zira imkân alemi, artık geride kalmıştı. Burası, has daire ve harem odasıydı ve bu odaya, insanlık var olduğu günden bu […]

Vasıtasız Gelen Emir: Namaz

İşte burası, vahyin vasıtasız cereyan ettiği yerdi; en önemli vazife, böyle bir ortamda bildiriliyordu: Namaz. Ve bu namaz, her gün elli vakit kılınacak bir namazdı. Ümmetin miracı olacak bir formuldü bu aynı zamanda. Derken Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) için geri dönüş vakti gelmiş ve yeniden yola koyulmuştu. Hz. Musa’nın yanına geldiğinde o: – […]

Dönüşteki Yansımalar

Bütün bunları bırakıp da yeniden çile ve mihnet yurduna hicret, ancak O’nun gibi bir Nebi’nin yapabileceği bir şeydi; görmüş, gördüklerini ümmetine de göstermek için geliyor; duymuş, duyduklarını ruhlarımıza duyurmak için aramıza geri dönüyordu. Rü’yet ufkuna kadar bütün mâverayı görmüş; gözleri kamaştıran o güzellik armonilerini arkadan gelenlerle paylaşıp kapıyı da, müstaid ruhlar için aralık bırakma adına […]

İsra ve Miraç

Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) nübüvvetinin en büyük delillerinden birisi de Kur’ân ve sahih hadis kaynaklarının haber verdiği İsrâ ve Miraç mucizesidir. Bu hâdise iki safhada, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve oradan da yükseklere çıkış şeklinde Kur’ân-ı Kerim’den alınan tâbirle “isrâ”, hadisi şeriften alınan tabirle “miraç” denilir. İsrâ kelime olarak, gece yürüme, gece yolculuğu yapma […]

Minâ

Zilhicce ayının onuncu günüydü; vaktin girişiyle birlikte sabah namazını da Müzdelife’de kılan Habîb-i Zîşân Hazretleri, Meş’ari’l-Haram’a gelip kıbleye dönmüş, dua ve tazarru ile Rabbine iltica ile gerilmiş, dua, tekbir, tehlil ve zikirle meşguldü. Güneş doğmadan önce yeniden Kasvâ’ya binecek ve Mina’ya gelecekti; bu sefer arkasına Fadl İbn Abbâs’ı almıştı. Bu sırada İbn Abbâs’a emretmiş, şeytan […]

Cemreler ve Vedâ

Derken yeniden Mekke’ye yöneldi; Kâbe’ye gelecek ve ‘ifâza’ tavafını yapıp öğle namazını kılacaktı! Ardından Abdulmuttaliboğullarının yanına gitti; kendisine zemzem takdim etmişler, O da bu Zemzemden içiyordu! Aynı gün yeniden Mina’ya geldi; o gece burada kalacaktı! Ertesi günün zeval vaktine kadar burada bekledi; güneş zevale kayınca, önce birinci, ardından ikinci ve nihâyet üçüncü cemrenin yanına gelerek […]

et-Tabakâtu’l-Kübrâ/Kitâbü’t-Tabakâtu’l-Kebîr

İbn Sa’d’ın en meşhur eseridir. Kaynaklarda et-Tabakâtü’l-Kebîr adıyla da anılan eserin ilk neşri bu adla (Leiden 1904-1940), Yaygın bir şekilde kullanılan İhsan Abbas neşri ise et-Tabakâtü’l-kübrâ adıyla yapılmıştır.(Beyrut 1957-1968). İki cilt halinde basılan siyer- meğâzî bölümü (Ka­hire 1989) İbn İshak’ın İbn Hişâm yoluyla günümüze ulaşan es-Sîretü’n-Nebeviyye’siyle, Vâkıdî’nin Kitabü’l-Meğâzî’sin­den sonra Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) […]

Siyer Felsefesi ve Hudeybiye Sulhü

Siyer-i seniyye, Kur’ân-ı Kerim’in nasıl anlaşılması gerektiğini gösteren, nassların müfessir bir mümessili konumunda bulunan ve sürekli başvurulması gereken önemli bir kaynaktır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek hayatıyla, sözleri, tavır, davranış ve takrirleriyle vahye uygun bir hayatın nasıl yaşanacağını göstermiştir. Her birisi birer dil erbabı olan sahabe-i kiram efendilerimiz de, bu iki kutsî […]